Doğada çirkinlik yoktur, zihinden gayrı. Hiçbir şey çarpık değildir, zulümden gayrı. Erdem güzelliktir. Ama n' etmeli güzeli, zalim olunca. Güzelliğe bürünen kötüler şeytanın kullarıdır.
Sayfa 84 - TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARIKitabı okudu
Dün gece yeni bir haz icat ettim, onu ilk defa denerken bir melek ve bir iblis telaşla evime geldiler. Kapımda karşılaştılar, yeni yaratılmış hazzım hakkında aralarında kavga ettiler; biri "Bu bir günah!", öteki "Bu bir erdem!" diye haykırıyordu.
Reklam
Beyaz adam geldiğinde Amerika'nın yerlisi olan Kızılderili kabileleri komün halde yaşıyor, kadınlar ve erkekler kafasına göre takılıyormuş. Kimse karşısındaki üzerinde bir hak iddia etmediği için hakim olan ilişki biçimi çok eşlilikmiş. Yeni gelenler bunu görünce hemen ilkellikle suçlamış Kızılderilileri. Kurdukları düzeni yanlış tanrıya inanmanın, dinsizliğin, eğitimsizliğin sebep olduğu bir barbarlık olarak nitelemişler. Beyaz adam demiş ki, böyle yaparsanız çocukların kimden olduğunu, kimin hangi çocuğun babası sayılması gerektiğini asla bilemezsiniz. Bilmemiz gerekmez ki, diye yanıtlamış Kızılderili şefi, Siz sadece kendi çocuklarınızı seviyorsunuz, oysa biz kabiledeki bütün çocukları severiz. Olay buymuş işte. Sadakat dünyanın en ovverated faziletiymiş. Hatta bir erdem bile sayılmazmış. Başka canlılarda görülmeyen sadakat insanlara özgü bir zaafmış.
Gece inmiş şehre Sadece şiir merhem olur gönlümün karasına şimdi. Birbirine kırgın duvarlar, insanlar ve gölgeler Şimdi ne yazsam da geçse kalbimin küsü ?
Şehir gece gündüz benim içimde uyur Sezai Karakoç
İnsanın inşaya yatkın bir varlık olduğunu ifade etmek için Kur'an'da kullanılan kavramlardan biri de "hilåfet" tir. Belki de meleklerin insana secde ettirilmelerinin ve böy lece insana lutfedilen değerin bir ifadesi olan bu kavram; insanın, Allah'ın verdiği görevleri gerçekleştirmesini sağlayıcı erdem ve nimetlerin tamamını kuşatan en genel tabirlerden biridir.
Reklam
Birlikte bir gece dokunuyor üstümüzde Gece dedimse kastettiğim yaşamak sadece Yaşamak aşkı ıstırabı vefayı isyanı.
Erdem güzelliktir. Ama n'etmeli güzeli, zalim olunca. Güzelliğe bürünen kötüler şeytanın kullarıdır.
Emperyalizmin aleti haline getirilen televizyon kanalı, yürekleri umutsuzluk çukuruna yuvarlamak için gece gündüz yayın yapmaktadır.
Hava ağarıyor, bıldırcın göçü var sanki ya da yel sesi, içerlek kapılardan küf esintisi, yukarı çıktıkça ahali artıyor, çıraklar, erkenciler, yarı uykulu köpekler bir yere yetişecekmiş gibi hızlı hızlı (henüz serilip kuytulara, bazen de tam ortaya yatmamışlar), bir evin alçak, yarı açık penceresinin ve gelişigüzel kapalı perdesinin ardından çalar saat sesi, kara kara bomboş bakan gece artığı bir sarhoş, alt geçitte inerken farketmediği sidik kokusu. Aslıhan'ın karşısında, dükkânın içindeki asma katta beş yavrulu kedi besleyen çiçekçinin önünde soluklanış. Siftah çiçekçiden. Tramvay ilk seferini yapıyor, lacivert paltolu vatman, raylar, tren, kızının ağlamaları, içine dolan tren düdükleri. Eğin'den buraya göçler. Daha kim bilir nerelerden kimler. Göçler. Karşı büfede Orhan, Rize'den, gazete satar, gofret satar, tespih satar, çiçekçinin yanındaki saatçi Mardin'den, kahve içer, boyacı Arap Balkan'dan, akşamdan kalık. Saat dokuza kadar Yeniçarşı'nın ağzında, lodosa karşı. Dokuzda yerini simitçiye devredeceksin. Kuralı, kanunu var bu işlerin. Boğazkesenliler'in mıntıkasına girmeyeceksin. Bulutlardan haber alırlar, koyu kırmızı sıvılar sıçratırlar yerlere orandan burandan, haram kılarlar insanı.
Sayfa 95 - Koyu KırmızıKitabı okudu
Reklam
Siren sesleri. Demir kepenklerin önüne dizilmiş boş bira fıçıları. Gecenin masmavi sürek avı dümtekleri susmuş. Fıçıların arasına ve öteki gizemli girintilere uzanmış biyolojik insan atıklarının bir yerleri patlamış spor ayakkapları, yana düşmüş kolları ve o ayakların, kolların arasında birbirlerini kollayarak ve çeşitli şeyleri dikkatle koklayarak gezinen tedbirli gece kedileri.
Sayfa 93 - Koyu KırmızıKitabı okudu
Eğinli Cafer, bu 34 numara diye düşündü kapıdan soğukça bir ekim havasına çıkarken, yakasını yukarı kaldırıp. Bizi dinliyor gizlice, bir planımızın olmadığını, her şeyi oluruna bıraktığımızı, çaresizliğimizi, rüzgâr nereden eserse oraya savrulacağımızı görüyor, o yüzden gaddar davranmıyor. Hatta bin yıllık Çapanoğlu Sokağı'nın kırılgan, göçmen tabiatlı şefkati sarkıyor üst kattan, yorgun, yüksek ökçeli, koyu kırmızı rujlu gece işçisinin sessiz sessiz merdivenleri tırmanma şefkati örtüp sarmalıyor havayı, evi, sokağı ve şefkat deyince, Zarife'nin dolabın alt çekmecelerinde köyden gönderilen dut kurusu torbasını arayıp bulma ânındaki boyun büküşü. Yukarı caddeye tırmanıyor, zinde, seri.
Sayfa 92 - Koyu KırmızıKitabı okudu
Bu yüzden, o alt katta Eğinli bir kızın yer yatağında oturup kemgözlü ecinnileri kovsun diye annesinin duvara astığı üzerlikotu nazarlığına yüzünü dönüp ağladığını kimse bilmez. Kimse bilmez, dışarıdan geçenler de, içeride olanlar da. Çünkü ağladığını babasından ve annesinden ve küçük kardeşinden daima ve özenle saklamışlır, bunu başarmıştır ve bu
Sayfa 91 - Koyu KırmızıKitabı okudu
Karşı. İki kez Dolayoba Taşlıbayır Camii'ne, oradan da mezarlığa gittik. Birinde babam için, hiçbir şey hissetmemeye çağırdım kendimi gözyaşları içinde, birinde Celal'in dayısı için. Kar fırtınası. Üstü başı perişan beş on insan. Aşina, kayıtsız, semiz bir imam. Babam böyle bir günde gitmeyi yeğlemişti öteye. Dayı beni köyüme götürün demiş ama namümkün bir istekmiş bu. Öyle naklettiler. Babamın aksine pırıl pırıl bir havada, kuş cıvıltıları arasında, son sırasındaki gençlerin gizlice gülüştüğü bir cemaatle götürüldü. Tabut Kurtköy Mezarlığı'nı yadırgadı, dedi kızı Cemile. Nezo yengemiz de bastonuna dayanıp, ölüm yıkılsın evin diye ilendi. Kendi dilimizde ağıt yaktık içten gelen incecik gece seslerimizle.
Sayfa 88 - "Ayapera " Havalar Yine IsınacakKitabı okudu
1.348 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.