Söylen, baskı ve emeğin iç içe geçmişliği Homeros'un anlatılarının birinde korunmuştur. Odysseia'nın XII. kitabı Sirenlerin yanından geçişi anlatır. Sirenlerin baştan çıkarıcılığı, insanın kendini geçmişte kaybetmesidir.
XII. yüzyıldan önce Moğollar, Orta Asya kavimleri arasında önemsiz ve çok az göze çarpan bir kavimdiler. Baykal Gölü'nün güneydoğusunda Onon ve Kerulen nehirleri arasında oturuyor ve sürülerini Kerayit ve Tatar kabileleri toprakları arasında otlatıyorlardı. Onların sürekli hareketli ve düzensiz varlıkları, Çinlileri sonunda büyük seddin yapımıyla beliren sabit askeri hazırlıklara zorladı..
Sayfa 17 - Kronik KitapKitabı okuyor
Reklam
saraylarda süremem dağlarda sürdüğümü...
Anadolu'nun Türkleşmesi bizzat Selçuklu hanedanmdan ziyade, ona ekseriya tamamiyla itaat etmeyen mahalli emirlerin ve Türkmen aşiretlerinin eseri olmuştur. Mesela kültürel bakımdan Anadolu Selçukluları, İran'daki amca oğulları kadar açıktan açığa İranileşmek emelinde idiler. O zaman Batı Asya'da bir Türk edebi dili bulunmadığı için Konya Selçuk sarayı Farsçayı resmi dil kabul etti (1275 senelerine kadar da bu vaziyet devam etti). XII. ve XIII. asırlar Selçuklu Türkiyesi, bu suretle bize Türkmen asli maddesi üzerine geçirilmiş sathî bir İran kültürü göstermektedir. Polonya'da ve Macaristan'da Latince konuşulduğu gibi Keyhüsrevlerin, Keykubatların sarayında da konuşmada ve bilhassa yazmada Farsça kullanılmakta idi. Fakat az bir suni olan bu zahiri cilâ, bizi yanıltmamalı ve Kapadokya, Frikya ve Galatya'da Guz göçebelerinin yaptığı derin Türkleştirme işini gözümüzden kaçırmamalıdır.
İslam medeniyeti, XII. yüzyıldan itibaren eserlerinin Latince’ye tercüme edilmesiyle Avrupa’yı uyandırdıktan sonra yaratıcılığını kaybetmeye, XV. yüzyıldan itibaren de kendini tekrar etmeye başlamıştır.
Sayfa 193Kitabı okudu
Yunan ve Roma gerçekten müzelerimizi dolduran tanrıçaları mı tanırdı sa­dece? Peki kadını gerçekten sadece ev kadını olarak mı görürdü kamuoyu? Sa­dece farklı olmayı, yani cariye olmayı kabul eden kadınlar mı erkeklerle felsefe tartışmalarına dahil edilirdi? Yunan ve Latin kadın sevmezliği bazen gerçekten hakaret düzeyine ulaşırdı; Catullus ve Martialis bize mide bulandıncı kadın portreleri sunar, Juvenalis'in de Satira VI eseri şiddetli bir kadın düşmanlığı sergiler. Peki ya Horatius? Epodos XII şöyledir:
XII/1 HİKÂYE 2710 Bir şeyh müritleriyle uzun yoldan Bir değirmen taşı getiriyordu Tesadüf bu ya ağır taş kırıldı
Reklam
GECEYE KARŞI MÜDAFAA I Hayır, ben varım, yalnız ben, İster dursun, ister aksın suları. Bana başka başka şekiller gösteriyor, Vücudumun sonsuz arzuları.
Sayfa 241Kitabı okudu
Yeseviyye(*) - XII. yy.da bir Anaerkil Toplum ve Tapınma
Ahmet Yesevi'nin ''zikir'' meclislerinde, erkeklerle birlikte örtüsüz kadınların bulunmaları, Mâveraün-Nehr ve Horasan sufileri ve ilahiyatçılarının şiddetli tenkidlerine yol açmıştı. Bu menkabeyi anlatan müteassıb sünni nakşbendi dervişi, her ne kadar onu tamamıyla bir iftara olarak telakki ediyorsa da, bu menkabenin şekli dahi bize, aksine, onun tarihi bir vakıayı gösterdiğini anlatıyor. Gerçekten hiç şüphe yok ki, eski Türk ailesinin mâderşahî vasfı dolayısıyla, kadına hala büyük bir önem veriliyor ve kadınlar İslami hükümlere rağmen, halk toplantılarında bulunabiliyorlardı. Bu âdet, göçebe hayatını muhafaza eden Türkler'de günümüze kadar da devam etmiştir ve örtünme adeti, başlangıçtan beri, tabii ki ancak İslam hakimiyetinin kendisini diğer yerlerden daha fazla hissettirdiği şehir ve kasabalarda yerleşmiştir. ''erkek kadın bir ehl-i hak meclisinde birleşerek beraber zikr ve ibadet ederlerse kalplerinde kin ve düşmanlık kalmaz.''
Ahmed Yesevi
Ahmed Yesevi
(*) Profesör
Fuad Köprülü
Fuad Köprülü
'nün ''İslam Sufi Tarikatlerine Türk-Moğol Şamanlığının Tesiri'' adlı Fransızca olarak yayınlanmış araştırmasından alıntı.
"Genellikle soylu ailelerin küçük oğullar, kariyerlerini ülke dışındaki paralı askerlere katılmakta aramaktaydı. O dönem bu uygulama, para ve şöhret için iyi bir yoldu. 16 XII. yüzyıldan itibaren birçok kral paralı askerlerden faydalanmaya başlamıştı. Bu husustaki en önemli örnekler den birisi II. Henry'dir.."
132 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
Kitap XII bölümden oluşuyor. Her bölümde hayata, insanlara karşı belli gözlem ve uyarıda bulunuyor. Kendi içinde en çok ölümün insana ne kadar yakın olduğundan, ondan korkmamaktan, bir çok önemli insanın öldüğünden ve geriye hiçbir şeyin kalmadığından bahsediyor. Kitabın ilginç yanı ise yazarın bir roma imparatoru olarak, elinin altında hazza sefaya ulaşabilecek güç varken o günümüzde pek değerli gözükmeyen erdem, ahlak gibi değerleri önemsiyor ve benimsiyor. Hayatında etik ve ahlaki açıdan hiç sınanmamış bir insanın bu değerler hakkında bahsetmesi belki çok ilgi çekici gelmeyebilirdi ama bunu sınanmış ve yaşamı boyunca da bulunduğu konum itibariyle her gün sınanan bir roma imparatorundan okumak, bugünlerde kapitalin içinde acımasızca yer tutma kavgasına girişmiş sözüm ona modern insan topluluğu için çok önemli olmalı. Bunun nedeni aslında teknoloji gelişse de insan yapısı halen eski gördüğü, çağın ruhsal ve belki de zihinsel yapısına sahip. Bu yüzden iç dünyanı biraz daha ayakları yere basan bir zemine oturtmak için iyi bir başlangıç kitaplarından bir tanesi. Dil olarak akıcı bir diyebilir miyim emin değilim ama benim için akıcıydı kısmen. Bazen bazı düşünceleri kitap içinde tekrara uğruyor, bu da sanki unutulma ihtimali olan bu düşüncelerin ne kadar soğuk ve katı bir şekilde önümüzde durduğunu hissettiriyor. Hiçbir kitap bizi değiştiremez, biz istemediğimiz sürece o yüzden oku ve kendi kararını kendin ver. 07:52 Budapest XIII. Kerület 04/04/2024
Kendime Düşünceler
Kendime DüşüncelerMarcus Aurelius · İş Bankası Yayınları · 202214,9bin okunma
Reklam
XII İYİLİKLE HUY GÜZELLİĞİ ÜSTÜNE
Busbechius’un1 anlattığına göre, İstanbul’da bir gün, bir Hıristiyan çocuğu yaramazlık olsun diye uzun gagalı bir kuşun boğazına bir şey tıkamış da, taşlanarak öldürüleyazmış. 1 Augier Ghislain de Busbecq (1522-1592), Avusturya İmparatoru Ferdinand’ın Sultan II. Selim’e elçi olarak gönderdiği ünlü bir diplomat. İzlenimlerini mektup biçiminde Legationis Turcicae Epistolae adlı kitabında toplamıştı. Gerçekte o kuşu Venedikli bir kuyumcunun tartakladığını yazar. (Epist.3)
XII ATAKLIK ÜSTÜNE
Atak bir adamın çoğunlukla Muhammed’in mucizesini gösterdiğini görürsünüz. Muhammed çevresindekileri, bir dağı yanına çağırıp o dağın tepesinden, kendi yasalarını benimseyenler için Tanrıya yalvaracağına inandırmıştı. İnsanlar toplandı, Muhammed dağı ayağına gelmesi için üstüste birkaç kez çağırdı, dağ yerinden bile kımıldamayınca, hiç aldırmadan: “Dağ Muhammed’e gelmezse Muhammed dağa gider,” dedi.
Liman von Sanders’den Enver Paşaya tavsiye (Mustafa Kemal istifa olayı )
Mareşalin Enver Paşaya tavsiyesi, Mustafa Kemal'in gönlünü almasıdır. Bu mektubu aşağıda veriyoruz (): «Ekselans Enver Paşa, al Osmanlı İmparatorluğu Ordusu ve Donanması Başkumandanvekili, Zâti Şahanenin Yaver-i Ekremi. Ekselansınıza, Albay Mustaja Kemal Beyin, yazılı bir dilek. çe ile hizmetten ayrılmayı dilemiş olduğunu bildirmekle üzüntü
Sayfa 246 - Canakkale - istifa olayı 2Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.