Ahdi Atik'e 39 kitap dahildir. Bu kitaplar M.Ö.XIII. yüzyıldan II.yüzyıla kadarki sürede yaratılmıştır. Bu kitaplarda mitolojik, dinsel, felsefi, hukuksal belgeler ve bunların yanı sıra estetik konular vardır. Ahdi Atik'in Tanrı'dan nazil olduğunu kesin olarak reddeden tarih bilimi, Bibliya'nın bir bedii edebiyat anıtı olmasını yadsımıyor. Tarihte gerçekten olanla fantastik olanı ayırıyor. Bibliya metinlerinden eski çağlardaki Ortadoğu halklarının gerçek toplumsal ilişkilerini açığa çıkarmak, sanat ve edebiyatlarını incelemek için yararlanılabilir.
İslâmîyetin kabulünden önceki dönemde, Türkler’de kadınlara
saygı üst düzeydedir.
X. yüzyıldan itibaren Anadolu’da Türkler, İslamın kılıcı olarak
işbaşı yapmışlardır. Önce X-XIII. yy. arasında Selçuklular;
daha sonra XIV. yüzyıldan, XX. yy. başlarına kadar Osmanlılar
bu görevi sürdürmüşlerdir. Türklerde kadına karşı olumsuz değişiklikler Selçuklu hükümdarı Melikşah’ın veziri Nizam-ül
Mülk ile başlar. Koyu bir şeriatçı ve kadın düşmanı olan Nizam,
kadın haklarına karşı çok ünlü ve katı kurallar koymuştur.Siyasetname adlı yapıtında açıkladığı bu düşüncelerinde, Muhammed’in hadisleriyle Kur’an ayetlerinin etkisi altındadır. Melikşah’ın toplusal ve askeri konularda bile, eşi Türkan Hatun’a danıştığını biliyoruz. Nizam-ül Mülk, Melikşah’ın kendisi yerine, eşi Türkan Hatun’a danışmasını hiçbir şekilde çekemeyen vezir, bu Türk devletini yıkmak için, şeriata baş vurmuştur. İslâmîyet’i yenilerde kabul etmiş olan Selçuklu Türkleri, Müslümanlık kurallarını Nizam-iil Mülk’ten öğreniyor olmalıydılar. Vezir hükümetin ve devletin yönetiminde Şeri’at uygularken, Peygamber Muhammed’in yolunda olduğunu söylüyordu.
Köprülü, sözlerini şöyle sürdürüyor :
Tekke edebiyatı, XIII-XIV. asırlarda büyük inkişaf göstermiş ve bilhaşa büyük mutasavvıf - şair Yunus Emre’den sonra kuvvetli bir manevi nüfuz kazanarak, ortadoks tarikatlere mensup derviş-şairler o tarzda şiirler yazmıştır.
Mamafih bu şiir tarzının en ziyade heterodoks tarikatler arasında inkişaf ettiği ve bedî kıymet bakımından en orijinal, en kuvvetli mümeşillerini- Kaygusuz Abdâl, Hâtayî, Pir Sultan Abdâl gibi- Bektaşiler ve Kızılbaşlar arasında bulduğu muhakkaktır.
Aristoteles'in yazıları Batıya - önce İspanya yoluyla Arapçadan yapılmış çevirilerle, sonra da doğrudan Yunancadan yapılmış çevirilerle - XIII. yüzyılda ulaşır. Hatta XII. yüzyılın sonunda.