Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil. Onlar Hayat'ın kendine duyduğu hasretin oğulları ve kızları.
Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Sizinle birlikte olsalar da size ait değildir.Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil...Zira kendi düşünceleri var onların.
Sevdiğiniz zaman "Tanrı yüreğimde" değil,"Tanrı'nın yüreğindeyim" deyin.Sanmayın aşkın rotasını çizebileceğinizi,çünkü aşk sizin rotanızı çizer,sizi buna layık bulursa eğer.
"Kitaptaki son sözüm şudur Orhan Bey,lütfen unutmayın..."
"Unutmam."
Füsun'un fotoğrafını aşkla öptü ve ceketinin göğüs cebine dikkatle yerleştirdi.Sonra bana zaferle gülümsedi.
"Herkes bilsin,çok mutlu bir hayat yaşadım. "
Hayatta,esas mesele mutluluktur.Bazıları mutludur,bazıları mutlu olamaz.Tabii çoğunluk ikisi arasında bir yerdedir.Çok mutluydum o günlerde,ama fark etmemenin belki de mutluluğu korumanın en iyi yolu olduğunu düşünüyorum.
Mutlu anlardan geriye kalan eşyalar,o anların hatıralarını,renklerini,dokunma ve görme zevklerini bize o mutluluğu yaşayan kişilerden çok daha sadakatle saklarlar.
Aslında kimse,onu yaşarken hayatının en mutlu anını yaşadığını bilmez.Bazı insanlar kimi coşkulu anlarında hayatlarının o altın anını "şimdi" yaşadıklarını içtenlikle( ve sık sık)düşünebilir ya da söyleyebilirler belki,ama gene de ruhlarının bir yanıyla bu andan da güzelini,daha da mutlu olanını ileride yaşayacaklarına inanırlar.Çünkü özellikle gençliğinde,hiç kimse bundan sonra her şeyin daha kötü olacağını düşünerek hayatını sürdüremeyeceği gibi,insan eğer hayatının en mutlu anını yaşadığını hayal edebilecek kadar mutluysa,geleceğin de güzel olacağını düşünecek kadar iyimser olur.