Sayfa: XXXIII (Mina Urgan) *************************** Timon'un en belirgin kusuru, hiçbir zaman insanlığın sınırlarına sığmayışı, hiçbir zaman tam bir insan olmayışıdır. Zenginken bir tanrı gibi insanüstü bir tutumu benimsemiş, yoksulken de duyduğu kinin aşırılığı onu insanlığın dışına itmiştir.
Fâtih Sultan Mehmed de kendisini İslâm âleminin hâmîsi ve i“lâ-yı kelimetullâhın bayraktarı olarak görüyordu. Ona göre “Bu hânedânın maksad-ı a‘lésı i“lâ-yı kelimetillâhdır” (Ozcan 2003: XXXIII). Zamanla i'lâ-yı kelimetillâh ideali ihyâ-yı sünnet-i Rasülillâh idealiyle birleşti. İbn Haldün’un (2015: I/ 160) Mukaddime’sinde Aristo’ya atf ettiği
Reklam
Türkler, İslâm ile tarihte beyaz bir sayfa açtılar Bu, en müşahhas Fâtih Sultan Mehmed’ ın şahsında nizâmı âlem anlayışının iktisadîden siyasîye dönüşmesinde görülür. Nizâm-ı âlemin iktisadî-adalet mertebesi, ülke halkının refahının temini (terfih-i 'ıbâdillah: Allah’ın kullarının refaha kavuşturulması), siyasî-fazilet mertebesi,
"Kendini denetleyemeyen kişi..." Süleyman’ın Özdeyişleri "Ruhun ateş gibi seni yutacak." Yeşaya xxxiii: 1.
Ancak, Çölde Sayım xii: 6,7’de savımız daha açıkça doğrulanıyor: "Eğer aranızda bir peygamber varsa, Ben, Rab düşte kendimi ona tanıtır," (yani imge ve işaretlerle, çünkü Tanrı Musa'nın kehaneti için işaretler olmayan bir görme der), "onunla düşte konuşurum." (yani gerçek sözcükler ve sesle değil)." Ama kulum Musa öyle değildir; onunla bilmecelerle değil, açıkça, yüz yüze konuşurum, O Rab'bin suretini görüyor" yani beni bir arkadaş gibi görerek ve korkmadan, benimle konuşur (Mısır'dan Çıkış xxxiii: 17). Bu diğer peygamberlerin gerçek bir ses duymadığını tartışmasız doğruluyor ve Yasa'nın tekrarı xxiv: 10: "O günden bu yana İsrail'de Musa gibi Rab'bin yüz yüze görüştüğü bir peygamber çıkmadı," tümcesi de Musa bile Rab'bin yüzünü görmediği için bu, Rab’bin diğer hiçbiriyle konuşmadığı anlamına gelmelidir. Bunlar Kutsal Kitap'ta Tanrıı ve insan arasında sözü edilen tek iletişim araçları ve dolayısıyla varsayılacak ya da uydurulacak araçlar yalnızca bunlar olabilir. Bedensel yöntemleri araya sokmaksızın akıllarımıza Öz'ünü ilettiği için Tanrı'nın insanla doğrudan iletişime geçebileceğini bütünüyle anlayabiliriz ama doğal bilgimizin temellerince hem kapsanmayan hem de anlaşılmaz olan düşünceleri saf sezgiyle anlayabilen bir insan zorunlu olarak hemcinslerinden çok daha üstün bir zekâya sahip olmalıdır.
xxxııı. Mektup, Özbek'ten Venedik'teki Rezi'ye
İnsanları utandırmak pahasına da olsa şunu söyleyeceğim: Kanunlar prenslerimize şarap içmeyi yasaklıyor, onlar ise şarabı öyle bir aşırılıkla tüketiyorlar ki, neredeyse insanlıktan çıkıyorlar. Bunun tam tersine Hristiyan prenslerinin şarap içmesi serbest, oysa şarap içmek onların günah işlemesine yol açmıyor. İnsan ruhu bir çelişkiler yumağı; İşret meclisinde dini hükümlere şiddetle karşı çıkılıyor; bizi daha adil hale getirmek için çıkarılmış kanunlar, çoğu kez bizleri daha da suçlu hale getirmeye yarıyor. Fakat insanın aklını kaybetmesine neden olan bu içkinin tüketilmesini tasvip etmesem de aklı şenlendiren içecekleri de aynı şekilde mahkum ediyor değilim. En tehlikeli hastalıklara karşı olduğu kadar kedere karşı da özenle devalar arama Doğululara has bir bilgelik. Bir Avrupalının başına herhangi bir dert geldiğinde, tek çaresi Seneca adında bir filozofun eserlerini okumak. Onlardan daha mantılı, üstüne onlardan daha iyi fizikçi olan Asyalılar, insanı şenlendiren, acılarının hatırasını güzelleştiren içecekler içerler.
Sayfa 52 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Reklam
120 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.