Çünkü, eğer o, Ksenophon ve Platon'un düşüncelerini benimserse, bunlar o zaman artık kendi düşünceleri değil, iyiden iyiye onların düşünceleri olacaktır. Yalnız bir başkasını izleyen kişi hiçbir şey bilemez; aslında, hiçbir şey bulmaz, hatta hiçbir şey araştırmaz. ''Non sumus sub rege, sibi quisque se vindicet''. [Bir kralın emri altında değiliz; herkes bildiği gibi yapsın. (Seneca, Lucillus'a Ahlaki Mektuplar, XXXIII.)]. Hiç değilse, bildiğini bilsin. Onların doğalarından derinden etkilendiğinde bile, öğütlerini öğretmesi gerekmez. Hatta bunları nerede muhafaza ettiğini hiç pişmanlık duymadan unutsun; ama kendine mal etmeyi bilsin. Gerçek ve akıl herkese aittir; hatta bunları ilk kez dile getirene bile, sonradan tekrarlayandan daha fazla değil. Birlikte gördüğümüz ve aynı biçimde anladığımız andan itibaren böyle bir şey artık Platon'a değil bana da aittir. Arılar, şurada burada çiçeklerin özünü toplar, sonra da bundan gerçekten kendilerinin olan balı yapar; artık ne kekikten, ne de mercanköşk çiçeğindendir alınmıştır. Böylece, eğitimci de gerçekten kendinden bir şey yapmak için, başkalarından elde ettiği temel bilgileri şekillendirecek ve katıştıracaktır; onun sağduyusu budur. Eğitimini, çalışmasını ve öğretimini biçimlendirmede sadece bu sağduyuya bel bağlamak zorundadır. *denemeler 1
Sayfa 199 - Say YayınlarıKitabı okudu
Hakkari'de Bir Gün
XXXIII / Ramazan Ramazan geliyor. Sabah. Hocam, bizim karı ölüyor. Kan kusuyor. Hem de gebedir. Kente götür. Kentin neresine götüreyim, demedim mi ki sana toktor yoktur. Komşu kente götür, orda hastane olmalı. Neyle götürem? Sedye ile Gezne'ye indir. Ordan otobüsle götürürsün. Hocam dayanamaz. Öyleyse bırak. Ölecek Hocam.
Sayfa 135 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyacak
Reklam
Cem Karaca ile Bir Vakitlik Dinlence XXXIII Sen de Başını Alıp Gitme youtube.com/watch?v=TXzO1FT...
Ahmet Kaya ile Bir Vakitlik Dinlence XXXIII Bir Acayip Adam youtube.com/watch?v=w7PMafl...
S/özdeyiş Çalışmaları XXXIII Yapmayı istemediğin bir şeyin ardında seni dileyen bir şeyler vardır... Ankara, Ağustos 2017
Necip Fazıl ve Nükteler XXXIII Mîna Urgan’ın ilk baskısı Mart 1998’de yapılan ‘Bir Dinozorun Anıları’ isimli otobiyografik mahiyete sahip bir kitabı var. Kendisi 1915 doğumludur ve İngiliz Edebiyatı profesörüdür. Hem meslekî çevresi hem de ateist, komünist, solcu olması hasebiyle döneminin ünlü solcu edebiyatçıları ile yakînen iletişim kurmuştur. (Hatta Serdengeçti’yi kendi dersinden kasıtlı olarak bırakarak okulu tamamlamasına engel olan Behice Boran, Urgan’ın en yakın arkadaşıdır. Kitap vasıtası ile bir çok solcu yazarın dünyasına girmek mümkün.) Üstad da 30 yaş öncesi karşı cenahın dairesine giren ve onlarla iletişim kuran biri olduğu için, Mîna Urgan’ın kitabında Üstadla ilgli hatıralara da rastlıyoruz. Üstadın şahane bir nüktesini ihtiva ettiği için aşağıdaki hatırayı paylaşmayı uygun görüyorum: "Şimdi şu Urgan soyadını bana kimin önerdiğini söyleyince, küçük bir şok geçireceksiniz: Necip Fazıl Kısakürek! Evet, iyi bir şair ve yetenekli bir oyun yazarı bildiğiniz, henüz dinciliğe soyunmamış olan, bizim arkadaş grubundan Necip fazıl Kısakürek! “Çalışkan”, “Erdemli”, “Ulugönüllü” gibi manevi anlamlar taşıyan bir soyadı değil, içinde çok sevdiğim U harfi bulunan bir nesne adı istiyordum. Necip Fazıl, “Urgan’ı seç” dedi. “Urgan da ne demek?” diye sorduğumda, Anadolu’da ip anlamına geldiğini açıkladı ve kahkahalar atarak, “solculuğundan ötürü günün birinde nasıl olsa asılacağın için, bu soyadı sana ayrıca uygun” diye ekledi."
Reklam
-XXXIII-
" Bizim ne günahımız var; aşkın ucu bucağı yok ki!..."
Sayfa 35 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
XXXIII
Bu arada başlarımız birbirine dokunuyor, saçlarımız iç içe geçiyordu, soluklarımız yavaş yavaş birbirine karışırken aniden dudaklarımız birleşti. Okumaya devam etmek istediğimizde gökyüzünü yıldızlar kaplamıştı. -Anne, anne dedi geri döndüğünde, bilsen ne kadar çok koştuk. Ben suskun kaldım. -Hiç konuşmuyorsun, kederli bir halin var, dedi annem. Oysa yüreğimde cenneti taşıyordum. Bütün hayatım boyunca hatırlayacağım bir akşamdı. Bütün hayatım boyunca !
Taş Parçaları
III madem arkandan ağlamamı bile çok gördün bana al bu taşlar senin olsun...o halde ve bundan böyle bütün davullar vursun, telleri kopsun sazların boşluğa bağırsınlar, birlikte; kan kusacağız. kan kusacağız. madem dünya bunca zalim
Bu kutsal mı kutsal sudan, yeni yapraklara bürünmüş taze bir fidan gibi canlanıp da, arınmış olarak eski yerime vardığımda çıkmaya hazırdım, artık yıldızlara. Âraf XXXIII (142)
Reklam
Anımsadıklarımla ilgili sözlerim meme emen bir çocuğun sözlerinden bile yetersiz kalacak bundan böyle. Cennet XXXIII (108)
Taş Parçaları
III Madem arkandan ağlamamı bile çok gördün bana Al bu taşlar senin olsun… O halde ve bundan böyle Bütün davullar vursun, telleri kopsun sazların boşluğa bağırsınlar, birlikte; Kan kusacağız. Kan kusacağız.
Taş Parçaları - Birhan Keskin
XXII günler öylece kendi kendine geçsin diye bir camın arkasında durdum bana dokunmasın hiçbir şey hiçbir şey yarama merhem olmasın iyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye bir camın arkasında durup akan hayata ve zaman baktım. bilirdim, biliyordum, biliyorum, bittiğinde, geçtiğinde, azaldığında sızı, iyileştiğimde, o saman tadıyla karıştığında; her şey daha acı olacak. XXXIII ne sanıyorsun? ne sanıyorsun? benim olan artık senin de kaderin: dağbaşı, oradaki yaralı ıssızlık.
143 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.