Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Sarhoş, yoksul, ezik, dışlanmış Edgar Allan Poe, dingin ve erdemli bir Goethe'den ya da Walter Scott'tan çok daha fazla hoşuma gidiyor. O ve onun gibi özel yapıdaki adamlar için şöyle diyeceğim: Bizler adına acı çektiler." — Charles Baudelaire
İsyan içinde helak olup gidiyoruz...
Hazret-i Peygamber (sav) bir hadislerinde şöyle buyuruyorlar: "Aslında kul, ölümün verdiği ızdırapla ve can çekişmeyle didinip durur. Ancak kişinin bütün eklemleri, ayrılmanın verdiği üzüntüyle birbirlerine selâm verir ve biri diğerine: 'Selâm sana! Artık bundan böyle birbirimizden tâ Kıyâmet'e dek ayrılıyoruz' derler." * İşte bu ölüm şekli, Allah'ın velî kullarıyla dostlarının ölüm şeklidir. Onların hâli böyle olduğuna göre, ya bizim durumumuz ne olacak? Çünkü, bizler isyanlar içerisinde helâk olup gidiyoruz.
Reklam
İnsanların yürekleri böyle olur. Ulaşmaya layık olmadıklarını ya da ulaşamayacaklarını sandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar. Dirilmemek üzere sona aşklar, olağanüstü olabilecek, ama olamayan anlar, keşfedilmesi gereken, ama sonsuza dek kumların altında kalan hazineler daha aklımıza gelir gelmez bizler, yürekler hemen ölürüz. Çünkü böyle bir durumla karşılaşınca ölümcül acılar çekeriz.
Sayfa 153 - Can YayınlarıKitabı okudu
Genellikle büyük İslâmî şahsiyetler hayattayken yeri ve değeri bilinmez. Ancak onların değeri bu insanlar cennete çekip gittikten sonra bilinir. Abdullah Azzam'ın varlığını ve değerini her ne kadar o hayattayken bilsek bile asıl değeri şehadetinden sonra açığa çıkacaktır. Bunu şöyle bir misalle açıklayalım. Mesela; tarihteki seçkin şahsiyetler yazın doğan güneşe benzer. İnsan yazın sıcaklığından onun değerini bazen bilemez ve güneşin ısısından bıkar. Kış veya soğuklar geldiği zaman ya da güneş battığı zaman insan onun değerini anlar ve ona ihtiyaç duyar. Önder ve kumandan durumundaki İslâmî şahsiyetlerin değeri de genellikle ölümlerinden sonra ortaya çıkar ve o zaman bu boşluğu doldurmak İslâm ümmeti için çok zor olur. Biz, şehadeti, İslâm âlemi için zafer alametlerinden bir alamet ve şanlı asırlara dönüş alametlerinden bir alamet olarak görüyoruz. Tarihte şehitlerin varlığı ne zaman azalmışsa, İslâm ümmeti o zaman çökmeye yüz tutmuş, ne zaman ki kurbanlar takdim edilmiş ve şehitler kafilesi harekete geçirilmişse o zaman hayata ve şerefe dönüşün başlangıcı olmuştur. Bizler içimizdeki şehitlerin varlığını, başarıya ve zafere ulaşmanın bir alameti olarak görüyoruz. Abdullah Azzam'ın şehadeti gibi şehitlikler bizlere zaferin yakın olduğunu müjdeliyor. Bizler, Müslüman ve mücahid olarak hayata şehitlikle son vermeyi Cenab-ı Allah'tan temenni ediyoruz."
Yaşamımızı Tanrı'nın ilkelerine göre düzenlemek yerine, insan biçimli bir Tanrı'ya çocuk gibi bağlanarak yaşadığımız için bizler ortaçağın dinsel kültüründen çok, puta tapan ilkel kabilelerin dinsel kültürüne yakınız.
Sayfa 123
Popüler basmakalıp fikirler tersini iddia etse de kadın araştırmaları sınıflarındaki hocalar, erkekler tarafından ortaya konmuş eserleri aşağılamıyordu ve bugün de aşağılamıyor. Bızler, kadınların ürettiği eserlerin erkeklerinki kadar nitelikli ve ilginç —hatta bazen daha nitelikli ve daha ilginç—olduğunu göstererek cinsiyetçi düşünceye müdahale ediyoruz. Erkeklerin oluşturduğu sözümona devasa edebiyat, estetik değer biçme konusunda var olan önyargıları gözler önüne sermek amacıyla eleştiriliyor sadece. Şu ana kadar, erkek eserlerinin önemsiz ya da alakasız bulunduğu bir kadın araştırmaları dersi ne aldım ne de böyle bir ders duydum. Feminist açıdan yapılan eleştiriler, tümü erkek otorıtelerce oluşturulmuş akademik ya da edebi eserlerdeki toplumsal cinsiyet temelli önyargıları açığa çıkardı* Bu önyargıların açığa çıkarılmasıyla, kadın eserlerinin hakkının teslim edilmesi için, kadınlar tarafından ve kadınlar hakkında üretilecek yeni eserler için bir alan oluşturulmuştur.
bgst yayınları
Reklam
Hilal'e aşkla zamanın ya da zaman sandığımız şeyin ötesindeki bir aynadan akseden bir aşkla bakıyordum Hilal Benim değildi asla da olmayacaktı Çünkü alnımıza böyle yazılmıştı Bizler yaratılmış varlıklar olsak da aynı zamanda tanrının elinde birer kuklaydık ve bilemediğimiz sebeplerle çizilmiş aşamayacağımız bir sınıra çevrilmiştik
Huzur-koruyucu ya da “iyi kız” kategorisine düşenler aslında, kaybetmeye mahkûm pasif kadınlar değildir. Tam tersine, bizler, büyük bir iç eylemsellik ve duyarlılık gerektiren önemli ve karmaşık bir kişiler arası beceri geliştirdik. Başka insanların tepkilerini tahmin edip onları huzursuz edici duygulardan korumada uzmanlaştık. Bu, erkeklerde genellikle pek görülmeyen gelişmiş bir sosyal beceridir. Ama keşke bu beceriyi alıp, kendi benliklerimiz hakkında da uzman olmak için kendi içimize yöneltebilseydik.
Toplumsal aklı şekillendirmek…
Sonuç olarak kitle iletişim araçları başta'televizyon olmak üzere toplumsal aklı şekillendirmek için tüm önemli noktalarda karşımıza ideolojik aygıtlar ya da uyuşturucular olarak çıkmak­ tadır. Bir yandan sürekli izlenen diğer yandan yalanlan izleyen bir topluma dönüşürken, uyuşturulmuş ve verilenle yetinen sınıflandırılmış insanlar olarak yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Bizler her şeye eleştirel gözle bakanlar ise kara bir ütop­ yada yaşayan ve çıkış yolunu bulamayanlara yol göstermek için toplumun "deli" olarak gördüğü Don Kişot'lar olarak de­ğirmenlere doğru at sürmeye devam ediyoruz.
Siyaset, egemenler için genellikle estetik bir meseledir: Bir tür kendini keşfetme yöntemi, bir tür dünyayı algılama, kişiliğini inşa etme biçimidir. Bizler içinse ölmek ya da yaşamak anlamına gelir.
Reklam
Biz kadınlar sizin gibi büyük özverilerde bulunamadığımız için utanıyoruz. Elimizden gelse ya da izin verilse bizler de silaha sarılıp size katılırdık.
Sayfa 162 - Nora kitapKitabı okuyor
Bizler ya hemen veririz kendimizi, ya hiç vermeyiz.
"Bizler ilişki lerimizde ya da ailemizde yaşanan kötü şeylerden kendimizin sorumlu olduğuna inanırız."
Çağımızın hastalığı...
Elimizin altında tüm dünya var artık… Birkaç tuşla ulaşmamızın çok zor olduğu insanlara bile içimizdekileri dökebilmek gibi saçma bir lüksümüz bile var. Oturduğumuz yerden kendi içimizde biriktirdiğimiz her şeyi ardına gizlendiğimiz takma isimlerle istediğimiz herkese dökebiliyoruz. İçimizdeki çöpleri başkasının hayatının tam ortasına bırakabiliyoruz. İnsanların görünüşüne, giydiğine, sevdiğine, mesleğine, hayatı yaşama biçimine dair fikirlerimizi, hiçbir mahremiyet ve saygı kaygımız olmadan, bir ekran önünde sessiz kalarak, ya da onbeş dakikalık bir ünlü olma umuduyla kameralar karşısında doğmuşuz gibi, özgüvenle haykırıyoruz. Fonda mutlaka güzel bir şarkı çalıyor, bizler de o müziğin eşliğinde başkalarını yargılıyoruz...
Lütfen hep yaptığımız gibi olayları gereğinden fazla ciddiye alıp kara kara düşünmeyin. Bizler, yani hem normal olan, hem de normal olmayan insanlar, kusurlu bir dünyada yaşayan kusurlu kişileriz. Banka hesaplarının mekanik doğruluğu ile yaşamıyoruz ya da çizgilerimiz ve açılarımız iletki ve cetvelle ölçülür cinsten değil.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.