Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
104 syf.
·
Puan vermedi
Bilginin İslamileşmesine Girmeden İlmin Tezahürleri ne Dair
Not: İncelemenin devamı olacaktır. İnsanın algıladığı her şeyin ilmini öğrenme isteği Hz. Adem'den beri gelmekte, potansiyelini daha da arttırmaktadır. İnsanın şartları iyileştikçe ilme talep artmakta, dinamikleştirmektedir. Allah insanı ilimle zenginleştirmiştir. Keza ilim arttıkça insanın bir bütün durumu güzelleşmektedir. İlim, insanı sürekli
Bilginin İslamileştirilmesi
Bilginin İslamileştirilmesiİsmail Raci Faruki · Risale Yayınları · 2012193 okunma
224 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
22 günde okudu
Türkiye'nin Demokrasi ile İmtihanı
Lütfen bu incelememi tüm siyasi görüşlerinizi uzakta tutarak, ön yargısız bir şekilde okuyun. Bu incelememi iki başlık içerisinde yazacağım. Birincisi demokrasi adına, demokrasinin güçlenmesi adına çile çeken bir şahsiyet olan Mustafa Balbay özelinde demokrasiyi sorgulayacağız ve düşüneceğiz, ikincisi de kitabın içeriğinden bahsedip ufkumuzu
Geçmişten Geleceğe Türkiye
Geçmişten Geleceğe TürkiyeMustafa Balbay · Cumhuriyet Kitapları · 201414 okunma
Reklam
144 syf.
8/10 puan verdi
Türklerle Araplar neden birbirlerini sev(e)mezler?
Bildiğiniz gibi Türklerin İslamiyeti kabulü çok tartışmalı konudur. Bunun sebebi tarihimizin sansürlü olmasıdır. Tüm dünyada en sansürlü kitaplar tarih kitaplarıdır. Türkler tarafından yazılan tarih kitapları da böyledir. O yüzdendir ki
Lev Nikolayeviç Gumilev
Lev Nikolayeviç Gumilev
emmim "Bir halkın tarihini biraz da onların düşmanlarının yazdıklarına bakarak okumak
Orta Asya’da Arap Fetihleri
Orta Asya’da Arap FetihleriH. A. R. Gibb · Ankara Okulu Yayınları · 202010 okunma
Türklerin İslâmla Tanışması
... 751'de, Çin ile girilen hâkimiyet savaşının cephelerinden biri olan Talas Savaşı'nda Türkleri ve Çinlileri yenmiş, İslam'ın Orta Asya'da kalıcı bir güç olduğunu göstermişlerdi. Talas kuru kuruya yapılan bir savaş olarak kalmadı. Müslümanlar bu çarpışma sırasında Çinlilerden kâğıdı öğrenecek, ardından bu bilgiyi Avrupa'ya taşıyacaklardı. Bir önemli sonuç da Türklerin ilk kez bu savaş sayesinde Müslümanlar ve İslam'la tanışmalarıydı. Bu tanışıklık kısa zamanda İslamiyet'i kabul etmeleriyle sonuçlanacaktı.
Sayfa 97 - Timaş Yayınları, 1. Baskı (2015)Kitabı okudu
Kül Tigin Kitabesi
“Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında Ademoğlu kılınmış. Onların üzerine atam Bumın Kağan, İstemi Kaan oturmuş. Ecdadım tebaaleyivermiş. O zaman dört taraf hep düşmanmış. Dört tarafa ordu salarak saldırmışlar. Tanrının verdiği kuvvetle atam Kaan'ın çerileri kurt ve düşman askeri koyun gibi olmuşlar. İleriye, geriye
Sayfa 101Kitabı okudu
«Müslümanlar 712 yılında Semerkand'ı zaptettiklerinde Çinlilerden kâğıt yapmasını öğrenmişlerdi. İslâm Aleminde ilk kağıt fabrikası 794 yılında Harun Reşid'in vezirinin oğlu El Fadl tarafından Bağdad'da açıldı. Kâğıt imal etme san'atı Sicilya ve İspanya'ya Arablar tarafından götürüldü, oradan da İtalya ve Fransa'ya geçti. Kâğıt Çin'de 105, Mekke'de 707, Mısır'da 800, ispanya'da 950, İstanbul'da 1100, Sicilya'da 1102, İtalya'da 1154, Almanya'da 1228, İngiltere'de 1309, yıllarında kullanılmağa başlanmıştır.»
Sayfa 16 - Will Durant
Reklam
Atatürk tarafından 21 de Kürt önde gelen sanatçı ve dilbilimcilerin idamı istendi. 27 de yine Atatürk ün emriyle Kürtçe Ülke geneli yasaklandı bahaneleri de Şeyh Sait isyanıydı. 31 deki Türk tarih kurumunun başlangıcı ile bunu devletin ideolojisi haline getirdiler. Esatlar Afet İnanlar gibi bilimden uzak sözde ilimciler Kürtçe dilinin olmadığını aslında onların dağlı Türkler olduğunu ileri sürmüşlerdir. Kürt isminin bir şey çiğnerken ya da kara basarken çıkan ses olduğunu buradan bu kelimenin çıktığını söylemişlerdir. Bu komik fıkrayı anlatanlar da Dr. ve Prof ünvanlı zatlar. Ve orada bu sözler alkış aldı. İlimcilere bakın hele... Antropolojiden Arkeolojiden ve Filolojiden anlamayan bu zatlar Türk Tarih Kurumunda Türkleri konuşmak yerine Kürtlerin olmadığını konuşuyorlar. Hoş onlar Mısır Ege ve Roma medeniyetlerinin de Türk medeniyeti olduğunu sürmüşlerdir. Daha komiği tarihlerini Çinlilerden alan bu sözde ilimciler Çinlileri de Türk olmakla niteliyorlardı. Bu tarihler M.S ki tarihleri anlatan tarihler olmasına rağmen Kurum 10 bin yıllık tarihi sahiplenip Dünya Türktür demeye çalışıyor. Şimdi düşünelim, bu zihniyetin evlatları 2000 e kadar Kürtçenin olmadığını neden söylemesin? (Bunu reddedecek birileri çıkarsa gitsin Türk Tarih Kurumunun 31 deki konuşmalarına istediği kaynaktan baksın. Türk Tarihçileri bunları anlatıyor.)
Gönderi kullanım dışı
Talas'a giden yol.
Arapların üstünlüğü ele geçirmeleri Ve Batı Türkistan'a karşı da bazı akınlar düzenlemeleri üzerine, bazı Türk beyleri Çinlilerden yardım istemişlerdi. Çin İmparatorundan yardım talebinde bulunan ilk Türk hükümdarı, 712'de Fergana sultanlığının Müslümanlar tarafından istilası üzerine, Kuça'ya sığınan ve Çin'in hakimiyetini kabul şartıyla eski makamına iadesini isteyen Fergana İhşidi'dir. Bunu daha sonraki muhtelif tarihlerde diğer yardım talepleri takip etmiştir. Bu isteklere önceleri olumlu cevap vererek harekete geçmeyen Çinliler, nihayet bekledikleri zamanın geldiğini düşünerek, 747'de büyük bir ordu ile batıya doğru ilerlemeye başladılar.
Sayfa 17 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları,1992.Kitabı okudu
Cinci Nezir deminden beri kıvranıyordu. Sağlam yerlerden, çok önemli şeyler öğrenmiş, bütün olacakları kesinkes biliyormuş gibi lafı kaptı: - Evet Apti Ağa, Türk sıvanmayınca hiç olmaz! Neden mi? Hitler efendimiz katıksız Türk kanındandır ve de Müslüman'dır sapına kadar... Savaşı açmadan önce, Bağdat'tan Basra'dan, Mekke'den Medine'den derin
Sayfa 50 - İthaki Yayınları, 5. Baskı (2011), Birinci Bölüm, Ortam, 2, TabanKitabı okudu
Japonya isminin kökeni
Japonlar ülkelerini Nippon veya Nihon diye adlandırırlar. Bu sözler, " Doğan Güneşin Toprağı" diye kabaca çevrilen Çin harfleri ri-ben'den türemişlerdir. Çinçeden türemiş bu terimin farklı bir çeşidi Batı'da da kullanılmaya başlandı. 13. yüzyılda Çin'de Moğol hükümdarlarının yönetiminde hizmet eden Marco Polo, bu ismin, Venediklilerin hiçbir zaman ziyaret etmedikleri denizaşırı bir ülke için kullanıldığını duydu. Ardından Avrupa'daki anılarının bir çevirisinde bir yazıcı, bu çeviriyi Şipango veya Zipango'ya benzetti. Zamanla bu isimlendirmeler "Japonya" olarak Latinceye girdi. Çinlilerden başlayarak, hem Japonlar hem de Batılılar bu ülke için kendi ilgili terminolojilerini benimsediler.
Sayfa 11
Reklam
Japonya Ismi Hk.
"Japonlar ülkelerini Nippon veya Nihon diye adlandırırlar. Bu sözler "Doğan Güneşin Toprağı" diye kabaca çevrilen Çin harfleri ri-ben'den türemişlerdir. Çinceden türemiş bu terimin farklı bir çeşidi Batı'da kullanılmaya başlandı. 13. yüzyılda Çin'de Moğol hükümdarlarının yönetiminde hizmet eden Marco Polo, bu ismin, Venediklilerin hiçbir zaman ziyaret etmedikleri denizaşırı bir ülke için kullanıldığını duydu. Ardından Avrupa'daki anılarının bir çevirisinde bir yazıcı, bu çeviriyi Şipango veya Zipango'ya benzetti. Zamanla bu isimlendirmeler "Japonya" olarak Latinceye girdi. Çinlilerden başlayarak, hem Japonlar hem de Batılılar bu ülke için kendi ilgili terminolojilerini benimsediler."
Sayfa 11 - İnkılapKitabı okuyor
Yel değirmeni
Yel değirmenlerinin geçmişine bakacak olursak, Yakındoğu'da ilk defa Persler tarafından kullanılmıştır. Orta Asya'daki tarım havzas halkı, yel değirmenlerinin ilk bulucuları olan Çinlilerden bunu alarak Perslere öğretmişlerdir. Şu anda bile az görünen yel değirmenleri büyük bir değirmen taşını ve rüzgarın hızını düzenleyen bir türbini harekete geçiren 8 tane yatay kanada sahiplerdi. Gerçekten de rüzgar hızını mutlaka düzenlemek gerekirdi. Çünkü aksi taktir de çok hızlı estiğinde taşlar, çok çabuk döner, isınıp çatlama tehlikesi ile karşılaşır ve sonunda da kırılırdı. Bu değirmenler, Sicilya ve Kuzey Afrika'daki İslam kolonilerine de uyarlardı. Orada bunlar, özellikle zeytinleri ezmek ya da şeker kamışının suyunu çıkarmak için kullanılmışlardır.
Sayfa 54
“Gelecekten korkuyorum. Çinlilerden, afetlerden, kehanette bulunulan felâketlerden. Çocuklar için, Larissa için korkuyorum. Tanrım bana gelecek için güç ve inanç ver. Seni yüceltecek bir gelecek ver bana! Ben de içinde yer alayım. Tanrım nasıl perişan bir haldeyim! İçim bulanıyor, kendimi asma noktasındayım. Çok yalnızım ve bu duygu yalnızlığın ölüm olduğunu anladığımda daha da kötüleşiyor. Herkes bana ya ihanet etti ya da edecek. Ben yalnızım… Ruhumun her zerresi tek tek açılıyor. Ve ruhum korunmasız. Çünkü bu deliklerden içime ölüm yavaş yavaş işliyor. Yalnız olmak ne korkunç! Yaşamak istemiyorum, korkuyorum. Hayatım çekilmez oldu. Niye kendimi bu kadar kötü hissediyorum? Bu kadar bitkin… En azından rüya görür ve bazı rüyalarımda umutlanırdım. Fakat şimdi rüya bile görmüyorum. Korkunç!..” - Andrei Tarkovsky, Zaman Zaman İçinde
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.