İnsan Postuna Bürünmüş Köpek (orijinal ismi : Sarons Ham)
Köpek efendi istemezdi, efendi köpeğin dünyasını yıkmasaydı eğer.
İyiliği tanımlamak kolaydır da kötülüğe onun penceresinden bakmak hiç aklımıza gelmez. iyi insanları bir bakısta anlarız, pekı ya kötü insanları hiç düşünür müyüz? kötüler nasıl bır dünya yaratır içlerinde ?
İşte bu kitap ruhun yerini çıkarcılık ve tatminsizlik duygusu aldıgında insanın nasıl bir dünya içinde oldugunun anlatıldıgı bir kitap...
Yer altı edebiyatının güzel bir örnegı olan bu kıtapta yer, mekan ve ruh cozulmelerı anlatılırken yapılan tasvırlerı beğeneceksiniz.
Bu kitabın okunmaması insana cok sey kaybettirmez ama okunması yenı bakıs acıları yaratmanızda fayda saglar.
"Uçma zamanı gelince gitmesi gerekirmiş . kuşlar tutsak yaşayamazlarmış. Ya çocuklar inci ? Onlar tutsak yaşayabilirler mi?"
En çok burası beni etkiledi. Şu dünyada özgür olmayan olamayan nice çocuklar mevcut . Onların hayalleri ya silahların ya açlığın ya da kimsesizliğin gölgesi altında yeşermeyi bekliyor.
Yazar içtenlik ve sadelikle bir çocuğun hem hayalini hem masum dünyasını göz önune sermiş.
Başarılı bir dili var Tiryakioğlu'nun. Alparslan'da Selçuklu Devleti'nin Dandanakan'dan itibarenki yükseliş yıllarını Sultan Alparslan üzerinden anlatıyor. Sultan Muhammed Alparslan'ın Türkiye'nin Fatihi olmasının beyhude olmadığını onun karakter ve ruh dünyasını gördüğünüzde daha bir iyi anlıyorsunuz. Romanda devrin tarihe mal olmuş pek çok ünlü simasını da az ya da çok görebiliyorsunuz. Alparslan'ın babası Çağrı Bey ile oğlu olmayan amcası Tuğrul Bey'i görebiliyorsunuz. Keza büyük devlet adamı Nizamülmülk, tarihin en büyük şakilerinden Hasan Sabbah ile dönemin meşhur şairi Ömer Hayyam... Ünlü Türk beyi ve Türk denizciliğinin babası Çaka Bey... Anadolu'nun fatihlerinden Afşin Bey, Bizans İmparatoru Romen Diyojen... Romanda hepsi var. Arap asıllı Fransız Hristiyan yazar, oryantalist Amin Maalouf'un Semerkand'da aşağılayıp, iftiralar attığı Türk yiğitlerin ve devlet adamlarının hikayesini büyük Sultan Alparslan'ın romanında bulabiliyorsunuz. Tavsiye ederim...
Vaav! Şaşkınım. Çok iyi anlatılan, çok iyi kurgulanan, olay örüntüsü çok iyi, çok akıcı yazılmış, çok cüretkâr ve tamam biraz fazla cinsellik içeren ama sizi meraktan çatlatan şaşırtıcı bir kitap. Beğenmenin, şaşkınlıktan apışıp kalma halindeyim. Açıkçası düşük beklentilerle elime aldım ama çok beğenerek bıraktım. Beni en çok etkileyen şeylerden biri, magazin dünyasını açıkça yansıttığını düşünmem. Bildiğiniz her kahraman aslında var, ama adı değişik. Edebi yönü çok tartışılıyor ama ben daha çok yazara hayranlık kısmındayım ve bakalım ilerleyen kitaplarda nasıl bir konum bulacağım kendime. Ya pek bi daldan dala anlattım ama dedim ya şaşkınım. En iyisi okuyun da birlikte karar verelim :)
FiAkilah Azra Kohen · Destek Yayınları · 201419,2bin okunma
1924 - Bir Fotoğrafın Uzun Hikayesi, kitabın kapağında da bulunan bir fotoğraftan yola çıkarak o dönemin fotoğrafta yer alan ya da almayan pek çok ünlü edebiyatçısını anlatan bir kitap. Kimler mi var? Ev sahibi Mithat Cemal ile misafirleri Mehmet Akif, Cenab Şahabettin, Abdülhak Hamit, Süleyman Nazif ve Sami Paşazade Sezai... Bir de o fotoğrafta yer almayan ama ortamda bulunmuş olan Faruk Nafiz... Beşir Ayvazoğlu bu fotoğrafın hikayesinden yola çıkarak devrin edebiyat, matbuat ve siyaset dünyasını yazmış. Başarılı bir kitap ancak açıkça söylemek gerekirse kitap, daha ziyade edebiyatçılara yönelik. Sıradan okurlar için sıkıcı bir hal alabilir.
Yazarın en'lerinden değil bu roman ama vasat kategorisine de koyarsam haksızlık olur. Başta biraz sıradan gelebilir ama sonrasında Sidney Sheldon kendini gösterecektir yine. Hikayesine gelince: bir tarafta, politikaya atılmış, güç peşinde olan bir adam, diğer tarafta ise medya dünyasını temsil eden ve intikam peşinde olan bir kadın. Kolay okunan, okuru sıkmayan, bunaltmayan bir kitap. Yolculuk yaparken ya da kafanızı dinlendirmek için okuyabilirsiniz. :)
İntikam PlanıSidney Sheldon · Altın Kitaplar · 200670 okunma
Kitaba dün başladım ve dün yarıda, hatta çeyrekte bıraktım. Joyce Carol Oates'un en verimli yazarlardan birisi olduğunu biliyorum. Anladığım kadarıyla çok beğenilen eserleri de var. Bu kitabında da bir seri katilin iç dünyasına sokuyor bizleri, ama ben bunu 97'de Amerikan Sapığı'nı okuyarak yaşamıştım zaten, bir hafta kendime gelememiştim ki bunu zerre abartı katmadan söylüyorum. Aslında Katzenbach'ınki gibi gerilim kitaplarını okuyorum, ya da Stephen King'in eserlerini de. Ancak belki de bu okuduklarım çok ölçülü, çok şiddet sansürlü eserler, tabii bunu Amerikan Sapığı'nı ya da Zombi'yi düşünerek söylüyorum. Bir sapığın zihnini birebir bilmek başka birşey, bunun edebi bir tecrübeye dönüşmesi başka birşey. Şiddet ve cinayet sahnelerinin, sapıklığın bu derece ayrıntılandırılması beni rahatsız ediyor. Çünkü yazarın yeteneğini karakterin ruh halini şiddet halleri dışında bu derece ayrıntılandırmazken iş cinayete, öldürmeye, parçalamaya gelince birdenbire ustalaşması bana rahatsız edici geliyor. bu yaklaşım ticari bir yaklaşım da olabilir. Kitabın dikkat çekmesi için de yapılmış olabilir bu. Zombi'de daha 30-40 sayfaya varmadan okuduklarım beni çok rahatsız etti. Gerek var mıydı diye düşündüm. Bir seri katilin, bir manyağın, sapığın iç dünyasını bilmeye hakikaten ne gerek var? Eğer Oates'un yaptığı şey kendi toplumunu eleştirmekse bunu Ellis zaten Amerikan Sapığı'nda yapmıştı. Kendi adıma bu tür kitaplardan uzak durmak istiyorum. Hayatımda ilk kez bir kitabı çöpe atacağım. Bu kadar negatiflik yüklü, içinden kötülük akan bir kitabı evde tutmak istemiyorum.
ZombiJoyce Carol Oates · Siren Yayınları · 201141 okunma
Böylesine stresli geçen günlerde beni kesinlikle rahatlatan ve başka dünyalara götüren bir olduğunu söyleyebilirim. Bittiğinde hem yazarın bizim görmediğimiz dünyasını merak ettim hem de satır aralarında defalarca gezdim farklı bir ayrıntı ne yakabilirim acaba diye... Kitabın içerisinde kısa kısa yazılar, cümleler var. Fakat her zaman ve her anlamda kendinize bir çay ya da kahve hazırlayıp okuyabileceğiniz türden bir çalışma olmuş. Öneririm. Sanırım biraz melankolikliğe de ihtiyacımız var.
Hangi dürtüyle bu kitabı raftan indirip satın aldım bilemiyorum. Belki hayatım boyunca bende iz bırakan romanların büyük çoğunlukta yabancı yazarların elinden çıkmış olması; belki de günümüzde kağıt kaleme sarılan herkesin kendince ortaya bir roman koyuyor oluşundan, daha önce ismini duymadığım; herhangi bir romanını okumadığım, bir şekilde