Demek, hiç bir şeyi unutmuyorsun peki
Öyleyse; elveda, haydi git
Birbirimize söyleyecek hiç bir şeyimiz yok;
Müsaade ediyorum, gidebilirsin
Maamafih biraz daha bekle
Yağmur yağıyor...
Bekle ki, kesilsin
Çocukluğumuz…
Hani o okula ilk başladığımız zamanlar…
Öğretmen derste bize bir şeyler anlatmaya çalışırken pencereye kayan gözlerimiz ve ders vakti bomboş gözüken bahçede oynayan hayallerimiz… Teneffüs zili çaldığında kalabalığa yakalanmamak için depar atan bacaklarımız… Düştüğümüzde kanayan dizimize rağmen pes etmeyen inatçılığımız…
Kızım Tala'dan Gelen Mektup
Kalplerimizde çok değerli bir yeri olan babamıza...
Bu mektubu tutuklandığın günün yıldönümü münasebetiyle yazıyoruz. Tutuklanmanın üzerinden tam 10 yıl geçti ve sen hala tek kişilik hücrende, karanlıklar içinde, duvarların arka sındasın. Hiç kimseyi görmeden ve hiç kimseyle konuşmadan...
Sevgili babamız,
Gidene mi zor kalana mı? Cevapsız bırakılabilecek kadar zor bir soru bence. Bir çoğumuz düşünmeden kalana cevabını verir. Giden niye gitmiştir diye düşünmezler, düşünseler bile gidenin yorulduğunu, daha iyisini bulduğunu düşünürler. Ya aksi olduysa? Kalanın büyük hataları varsa ve bunları yapmaya devam ediyorsa ve giden de hala çok seviyorsa
Erdal Öz 'ü Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ardından yayınladığı
Gülünün Solduğu Akşam ile tanıyoruz. Deniz'lerin ne amaçla ortaya çıktıklarını, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak neleri kendilerine dert ettiğini, birebir onun kaleminden okuduk. O, bir ölçüde devrimci gençliğin en yakın tanıklarındandi. Cezaevinden tahliye olduğu zaman üzülen kaç kişi