Şiirlerde Sana Dur Denilmeyecek...
“Yokuş varsa bile yüreğinde, Şiirlerde sana “dur” denilmeyecek…” Yalnızlığın vardı, Sırtında taşıdığın küfede, kamburundu anıların… Dokunduğunda atkestanelerine, Kopardığında bir gülü,  Eline değil!
Bir şiiri beğenmek, sevmek tıpkı bir kadını sevmek gibidir bence. Hani Mecnun der ya “Siz bir de Leyla’yı benim gözümden görün” diye. Bazı şiirler için bu cümleyi kullanmak istiyorum. “Siz bir de o şiiri benim duygularımla, benim hislerimle okuyun.”
Reklam
Bende bir tevazu hastalığı varmış bir aydınlanma yaşadım. Ama atalarımızın hakkını vermek lazım ki fazla tevazunun sonu da vasat insandan akıl dinlemeye çıkıyor. Bunun üniversitede ortaya çıktığını düşünüyorum. İnsan belli bir standartın üstünde yetiştirilince ve başka türlüsünü bilmeyince dışlanabiliyor. Özellikle maddi durumu iyi olan kişiler
Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne ne tan atışı doğumların sevincine ey bir elinde mezarcılar yaratan, bir elinde ebeler koşturan doğa bu seslenişimiz yalnızca sana yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Ayrılık
Tam göğsünüzün ortasında bir yeriniz acıyacak... Evinizin sizi içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksiniz... Sokağa fırlayacaksınız... Sokaklar da dar gelecek... Tıpkı vücudunuzun yüreğinize dar geldiği gibi... Ne denizin mavisi açacak içinizi, ne pırıl pırıl gökyüzü... Kendinizi taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da
Bu arada da çok sevinmeyin sonra yaşamak için dua ederim filan 🥲🥲🥲 Benim sağım solum belli değil ya 🥲🥲🥲 Bu pislik muşmula suratlı kartlaşmıs kahpelere inat yaşayasim geldi 🥲🥲🥲 içimden de birşey dürtüyor kendimi bir his bir ses inşAllah kendimin sesi değildir dua ette ettiğin duaları geri al diyor 🥲🥲🥲 yaşamayı dile iste diyor 🥲🥲🥲 Neyse belki de sağ elimdeki o adaciğin son senesi de olabilir kritik senem belki de bu son senemdir... Bilerek bunu diyorum da vaktinden önce apış aranıza kına yakacağınızı bildiğimden sizi çok iyi tanıdığımdan beni mezarda görmeden öyle evvelce yakmayın yaktığınızla kalırsınız 🥲🥲🥲 Ve de Abdullah'ım üzülsün istemem o kadın da az kaldı okunacak temizlenecek hali... Babası da kalktı onu iyileştirmeye acaba efendi babam için mi diyor kendi öz babam mı bilemedim... Bunlardan sonra geleceğimi görüyor ki videonun ortalarında ve sonlarında kendime ev alacağımı sonra da evleneceğimi söylüyor çocuklarımı bile görüyor 🥲🥲🥲 Siz geberip gidin önce kendim sonra ölücem ölüceksem 🥲🥲🥲
Emina

Emina

@Emina03
·
19 Nisan 00:21
instagram.com/stories/ducane_... Sana mı kalmış Abdullah'ıma teselli verecek muşmula suratlı pislik... Zaten ailem dışında Tek Abdullahım ve arkadaşlarım üzülür hakikatte diğerleri bir yerlerine kına yakar ona eminim... Eğer gerçekten son senemse hiç kimseye hakkımı hiç helal etmiyorum 🥲🥲🥲 Daha iyi işte uzun bir ömrüm olmadı ama amele gibi ibadet eden ruh hastalarının eğer ne tür sevabi makbul ameli varsa hepsini zerresini bırakmadan süpürge gibi cekicem 🥲🥲🥲 Buna Asuman hoca ve diğer hocalarım da dahil 🥲🥲🥲 Çalışın durun benim için 🥲🥲🥲 Öyle yok bedavaya hak hellaliği 🥲🥲🥲 İstediğinizi söyleyin başkalarının maşasi olun sonra hellallik 🥲🥲🥲 Bana mı sordunuz 🥲🥲🥲 Birde Ruh hastaları durduk yere kendimi kendilerine rakip görüyorlardı zor onca sene kartlaşıp bir cacıga hıyar olamadınız kendim öldükten sonra pek birşey olacağınızı da zannetmiyorum..🥲🥲🥲 Sadece düzgün ameller işlemeye bakın hoş bana çalışacaksınız biliyorsunuz artık 🥲🥲🥲
Reklam
karanfil
(16 Haziran 2004) Ayça okulunun kapısından koşarak çıkarken etrafına göz gezdirdi. Tanıdık hiçbir yüz görmemenin verdiği üzüntüyle omuzları çökmüştü. Bugün annesi de babası da onu okuldan almaya gelmemişlerdi. Bu çok sık yaşanan bir durum değildi. Sadece annesinin ve babasının işi olduğu zamanlar olan bir durumdu. Babası muhtemelen daha işten
Tık tık tık ! - Kim o? - Merhaba - Merhaba buyurun?
Bugün yine birkaç gün sonra sağlam kafayla düşününce aslında bana ders olacak saçma bir şeye denk geldim yine açık hava tımarhane kılıklı doğma büyüme memleketim İstanbul'da. Mesele şu: Bu şehrin zengin yada orta gelirli - ki buna kıçına don almaya parası olmayan ama boş hava yapmak için yaşayanlarda dahil - insanının en saçma bir dünya malı için organik, halis muhlis gerizekalılaştığına bir kere daha ve defaatle şahit oldum. Bir gün Sakarya'ya gittim beynim o kadar uyuşmuş ki İstanbul'da Sakarya'ya gidince sanki anavatanımmış gibi rahatladım. Şimdi de bir bahane arıyorum yine gitmek için ama daha bahane kalmadı. Diplomayı verip bir daha mı alsam... Neyse geleyim saçma meseleye. İstanbul'un leş gibi havası mı dokunuyor yoksa bünyeye tesir mi etti o leş hava bilmem ama insanlar düşünmeye gelince beynini kullansa herhalde elektrik faturasına yansayacak zannediyor. Bir de yarın hükümet çıkıp dese "namus kelimesini kaldırıyorum. Namuslu olana ağır yaptırımlar olacak" diye, adamın ağzında laf soğumadan 4 mevsim çırılçıplak gezecek, hayat sürecek hem cinsiyetten, her yaştan ve her kafadan adam çıkar. Bu şehirde insanlar namus ve aklı israf olmasın diye lazımlık kullanıyorlar. Onu da beceremiyorlar.
"Bedenin değil de yüreğinin yorgun düştüğü oldu mu hiç? Bedenin yorulunca dinlenir de geçer ya bütün yorgunluğun. Peki bu yürek yorgunluğunu ne geçirir? Hangi dinlenme bu ağırlığı kaldırır? Hangi şarkı yüreğine dokunmaz? Hangi şiir içini titretmez? Ya o sesler.. onlar da dinlenince geçer mi sahiden? Kaldıramadığı zamanlar olur insanın. Tam unuttum dersin bu sefer iyileştim dersin. Sonra bişey olur o yıllar tekrar gelir gözünün önüne. o sevinçler o hüzünler tekrar gelir. Sen diyordun ki ben herşeyi hallettim artık herşey bitti. Tekrar başa dönmek vardır bide. Bir kez yaşamayı Kaldıramadığın acıları tekrar yaşamak.. Sonra dersin ki geçer. Daha önce nasıl atlattıysam şimdi de atlatırım. Unuttuğun bişey var. Bir kez yara aldıysan asla iyileşemezsin. Bir kez vurulunca bir daha toparlanamazsın. Şimdi suç kimde peki? Vurup da gidende mi? İyileştirmeye çalışıp da bilmeden o yarayı deşende mi? Yoksa orda yatan hasta bedende mi? Bana kalırsa suç o hasta bedende. Yaşamasının gereği kalmamış bedeni ayakta tutmaya çalışmak neye yarar? Vuran vurmuş ölen ölmüş kalan kalmış. Önemli olan güzel bitebilmek değil midir? ama biz insanlar onu bile beceremedik..."
Reklam
Nasıl canım yanıyor? Nasıl canımı yaktın anlayabiliyor musun? Beni hiç mi tanımadın? Borcum olmasa seninle bu muhabbete girer miyim sen salak misin? Beni onun ya da onlar gibi görmek isteyerek sadece içini rahatlatmaya çalışıyorsun! Hayır efendim o iş öyle değil. Sen de bunu çok iyi biliyorsun!
"Hani bazen özlersin. Bir müziği bir şehri bir insanı veyahut yalnızca bir histir özlediğin. Hani aslında özlediğinden de değildir ama aslında özlediğindendir. Hani bazı hisler vardır ki dokunur kalbine dokundukça seni tamamlar ve sen o hisleri bi parçan zannedersin sanki birdaha o his olmazsa yaşayamam dersin. Ama bizler değil de zaman çok iyi bilir ki o hisler de ölür insan bedeni gibi bizden gitmese de ölür o hisler. Yaşadıkça yaşayasın gelirdi ya onları artık yaşadıkça sen de ölürsün. Belki de insanların ölmeden şunu bunu yapalım demeleri yerine en başta hissettikleri şeyleri bedenleri öldürmeden öldürmeleri gerekiyordur. Ve bana kalırsa keşke hislerim ve ruhum değil de bedenim ölseydi belki o zaman o özlemediğim özlemden de yaşamadığım yaşamdan da bana dokunmayan kalplerden de bu kadar yorulmazdım. Hani demiştim ya bazen özlersin diye özlediğinden de değildir, ama aslında özlediğindendir."
Ya bu benim hayat felsefem ya!
“Şayet […] herhangi bir şeyin önemli olduğuna inanmak için elimizde bir neden yoksa, o halde bu durumun bizzat kendisinin de bir önemi yoktur ve absürt yaşamlarımıza kahramanlık veya çaresizlik yerine ironiyle yaklaşabiliriz.”*
Thomas Nagel
Thomas Nagel
*İronik mesafeliliğe (veya tarafsızlığa) dayalı tutuma sahip olmak demek, kayıtsız olmak anlamına gelmez. Tam aksine, hayatlarımızı bir amaç doğrultusunda yaşamamız gerekir. Fakat bu yaparken, eylemlerimizin büyük resimdeki absürtlüğünün de farkında olmalıyız. Bu iki bakış açısı ortasında absürt olanı deneyimleriz.
Geberiyorum ve ağlıyorum
Geberiyorum ağlıyorum kendimi parçalıyorum mümkün mertebe hissettiklerimi aktaracağım satırlara ve umarım beni tanıyan biri okumaz bu yazdıklarımı çünkü duygularımı tanıdığım kimsenin bilmesini istemem, neyse bana ne ya biliyorsa bilsin Allah’tan saklamadığımı ondan mı saklayacağım Gerçek duygular 18 nisan 2024 Bir garip kimsesiz biriydin bu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.