Ağzımızdan çıkan sözlerden bir ömür mesulmüşüz gibi bir çağdayız. Ne tuhaf. Hâlbuki insanın fikri de değişir zihni de, aksi hâlde sözlerimizin mahkûmu olmaz mıydık? Mehmet Celal, "Bir gün gelir, uçsuz bucaksız denizlerin hiddetli dalgaları bile çırpına çırpına bir sahilde kırılır, düşer. Zaten hayat böyle değişmese yaşamak neye yarar?"
Evliliğin tek cazip yanı her iki taraf için de yalan üzerine kurulu bir hayatı zorunlu kılmasıdır.
Oscar Wilde
Oscar Wilde
Reklam
Ruh Günlükleri
Beni bulduğunda mağlup bir haldeydim hayata karşı. Bombalanmış bir yüreğin parçaları vardı etrafta. Ama yine de herşeye rağmen kendimi iyileştirmeye çalışıyordum. Maziden arta kalan ne varsa, toplayıp bir bohça gibi sırtıma kurtulmaya çalışıyordum. Bir umut vardı hep içimde biliyordum. Kanadı kırık bir kuşun, özlem duyduğu mavilikleri bekleyişi
Sana geldiğim yağmurlu günleri hatırlar mısın? Pencerene açılan yol dönemecini. Aralar mısın hatırama öyle her akşam Ilık gülüşlerinin gölgesiyle yüklü perdelerini. Bulutlar terk ederdi şehri daima Akşamları gemiler terk ederdi Bir balkonun kalırdı sanırım Kaybolan gölgelere aşina Vapur iskelesinde buluştuğumuz bir akşam O akşam erkenden
İNSAN YAZGISI SARMALI
Bir şarkı üzerine, Derinlere akan minibüste. Bir ufak ben, Bir elinde dünyayı yakan gençliğim. Yol yordam seçilemiyor, Yollar öyle de böyle de geçiyor. O radyoda çalan hep,
Kaçtığımız korkularımız, bizi, yolun sonunda bekliyor.
Bu, benim yaşadıklarımdan çıkardığım bir ders. Ne yaşadıysam, beni bu sonuca çıkardı. 7'sinden 77'sine... Kimi gördüysem, onlarda da bunu gördüm. Gözler yalan söyleyemez. Nihayetinde ruhun aynasıdır. Yılları pişmanlıklarla geçmiş yorgun bakan ihtiyarda, neşe dolu ürkek ışıltısıyla acılarını maskeleye genç bir kadında, sokakta geç saatlere kadar top oynayıp annesi dövecek diye korkan çocukta... Hepsinin gözlerinde aynı korku vardı. Neden korkuyoruz? Neyden korkuyoruz? Neden kaçıyoruz? Bilmiyor muyuz ki yolun sonu belli? İnsanoğlu azıcık cesaret edip de o tiksinç korkunun üzerine gidebilseydi ya! Korktuğumuz o sonuçlar aslında hiç de o kadar korkunç değil. İnsanoğlu bilmediğinden korkar ve bilinmeyenle yüzleştiğinde korku yerini tecrübeye bırakır. Kimisi tekrar etmez lakin kimisi it gibi arsızlaşır. Velhasıl kelam; yolun önemi yok çünkü eninde sonunda hepsi aynı yere varır. O ihtiyar pişmanlıklarını düzeltemedi, o kadın acılarını kaldıramadı ve o çocuk dayak yedi. Kaçtığımız korkularımız, bizi, yolun sonunda bekliyor.
Reklam
1.000 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.