Geçmişin o kozmopolit ve renkli İstanbul'unu tanımak ister misiniz?
Sıcacık bir kitap “İstanbul Anıları”. İki bölümden oluşuyor. İlk kısım 1897-1906 yılları arası İstanbul’unu Hagop Mıntzari’nin birebir tanıklığından, sanki siyah-beyaz bir filmde izliyormuşçasına canlı ve keyifli bir anlatımla seriyor önümüze. Dönem, II. Abdülhamit dönemi. Motorlu taşıtlar henüz yok. Tramvayları atlar çekiyor, boğazda iki yaka
Kesinlikle herkese tavsiye edebileceğim bir kitap. Kitabın ben lisedeyken yazılmamış olması çok üzücü. Çoğu kişi gibi ben de bir hayalim olmadan, sadece puanıma göre, kendimce iş bulma garantimin olduğu bir bölüm seçtim. Okullarda fizik, kimya, biyoloji o kadar göz korkutucu ve anlamsız anlatılıyor ki insanlar gerçekten olan ilgisini de kaybediyor. Keşke liseye başlayanlara ders kitapları yerine bu tarz kitaplar okutulsa.
Lise hayatım boyunca fizik hep beynimi yakan, iğrenç formüllerle dolu bir ders oldu. Ama yazarın kitapları, insanı fiziğe hayran bırakıyor. Fiziğin biyoloji ve kimyayla iç içe ilerleyişini, o nefret ettiğim formüllerin günlük hayatı nasıl yönlendirdiğini o kadar basit ve anlaşılır anlatıyor ki insanı fen bilimlerine hayran bırakıp öğrenmeye teşvik ediyor . Şahsen kitabı okurken yaptığım ufak çaplı araştırmalarla edindiğim bilgi 16 yıllık eğitim hayatımda öğrendiğimi geride bıraktı. ( Kendi isteğinle, kendi çabalarınla öğrendiğin bilginin kesinlikle çok farklı bir hazzı oluyor.)
Sırf kitaplığımda olduğu için okumaya başladığım ama sonra elimden bırakmak istemediğim bir kitaptı. Kitabı okurken bazen karamsar bazen umutlu çoğu zaman bilgiye aç hissediyorsunuz kendinizi. Keşke 50-60 yıl sonra dünyaya gelseydim diyorsunuz. Sonra vazgeçiyorsunuz, sonra tekrar keşke diyorsunuz :)
Çevremdeki herkese okutmak istiyorum bu kitabı ama kitap konusunda çok cimriyim. Kitaplarımı başkalarıyla paylaşırken içim gidiyor. Yine de çevremdekiler de okusun diye bir tane daha sipariş verip millete zorla okutmayı düşünüyorum.
Geleceğin FiziğiMichio Kaku · Odtü Geliştirme Vakfı Yayıncılık ve İletişim A.Ş. · 2016713 okunma
Gece saat 02.00, taksi durağına bir abla geldi. ‘’Abi ne olur çocuğum çok ateşli, bizi hastaneye götürsen ateşi düşer belki. Ama cebimde sadece 7 TL var, söz çalışır öderim iki güne kadar’’. Zaten iş de yok, siftah etmedim. Var bundan da bir hayır diye düşünüp, hemen atla abla yetişelim hastaneye dedim. Çocuğun sesi beni bitirdi. İnliyor garibim,