Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çoğu insan onları mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Çünkü güvenli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış durumdalar. Tüm bunlar huzur veriyor gibi görünse de, insanın içindeki maceracı ruh için kesin olarak çizilmiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. İnsanın yaşama arzusunun önünde macera tutkusu yer alır. Yaşamın keyfi yeni deneyimlerdedir, bu yüzden sürekli değişen bir ufuktan daha büyük keyif olamaz. Her yeni gün yepyeni bir güneşin altında doğabilir. Hayattan daha fazlasını almak istiyorsan, monoton bir güvenlik hissinde ısrarı bir kenara bırakıp, sana ilk başta çılgınca gelebilecek bir hayata adım atmalısın.
Sayfa 71 - Chris
Bir şeyler arayan bir çocuğa benziyordu, bir şeylerin peşindeydi ama bunun ne olduğunu kendisi de bilmiyordu.
Sayfa 53
Reklam
"Ya doğru olursun ok gibi yabana atılan ya da eğri olursun yay gibi elde tutulan!"
...Darwin'in hatası, geçmişe doğru düşünmekte. Eğer, nazariyesini geleceğe doğru işletseydi belki pek de yabana atılamazdı. Çünkü batı ideası, materyalizm doğrultusunda insanı maymuna indirgemek oldu.
Kür Şad doğru söylüyor. Türk türesi yabana atılamaz. Bizim budunun da suçu yok değil. Bir kişi pusuya düşerse suç yalnız kuranın değil, biraz da pusuya düşenindir.
Sayfa 82 - Ötüken Yayınları, 143. basımKitabı okudu
“Bir daire, yaşamımdaki gizli dönüşümlere göndermeler yapıyorsa, kendine özgü, ruhsal diyebileceğimiz bir yaşarlık taşıyor demektir” diye cevapladı. “Beni tutsak ediyorsa o daire, düşüncenin kısır döngüsüdür. Ancak bütün kısır döngüler zaman girdaplarına işaret eder. Onları yabana atmamak gerek. Onlar da yaşamın doğal bir gerçeği. Daire bana mutlaklığı çağrıştırıyorsa bir aşk simgesidir. Hem aşkı hem ölümü çağrıştırıyorsa ona ‘Felek Çemberi’ demek daha doğru olur. Daire usul usul dönüyor ve birtakım duaları düşündürüyorsa tanrısallığa açılan küçük bir kapıdır. Bütün bunların hepsi o dairede bir arada varoluyorsa o daireyi bir tür benlik çekirdeği olarak düşünebilirsin. Bilirsin, biz Doğulular benliğimizin tanrısal özünü hiçbir şeye değişmeyiz. O öz indirgenemez. İstesek de bu elimizden gelmez. Biz doğulular kendimizi Tanrı ile doğa arasında bir berzah gibi algılarız. Berzahın dokunulmazlığı vardır. Hepsinden önemlisi kutsaldır.”
Reklam
İnsan bazen nasılda diğerlerinin usandırıcı konuşmalarının anlamsızlığından ve bütün o görkemli ifadelerden kaçmak, sözcüklerin geçersiz olduğu doğaya yada zorlu ve uzun işlere sığınmak istiyor. Deliksiz uykulara, gerçek müziğe ya da duyumsamayla suskunlaşmış insan anlayışının kendisine.
Sana önerdiğim şeyi tekrarlamak istiyorum; yaşam tarzında köklü bir değişiklik yapmalı, daha önce hiç duymadığın ya da yapmakta kararsız kaldığın türden şeylerin tamamını yapmaya başlamalısın. Çoğu insan onları mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Çünkü güvenli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış durumdalar. Tüm bunlar huzur veriyor gibi görünse de insanın içindeki maceracı ruh için kesin olarak belirlenmiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. İnsanın yaşama arzusunun özünde macera tutkusu yer alır. Yaşamın keyfi yeni deneyimlerde yatar, bu yüzden sürekli değişen bir ufuktan daha büyük keyif olamaz. "YAŞADIĞIM BU HAYAT BENİM SEÇİMİM."
...gözlerini kapattı ve etrafını sarmış uçsuz bucaksız toprakların çiçek kokan havasını içine çekmek için derin bir nefes aldı. Bu, onun için akrabalarından daha yakın, bir sevgilinin şefkatinden daha tercih edilir, bir kitaptan daha derindi. Bir an, yaşamının amacını yeniden keşfetti.
Bazı insanlar sevgiye lâyık değillermiş gibi hissederler. Sessizce yürürler tenha yerlere, geçmişin boşluklarını doldurmaya çalışarak.
Reklam
Behçet, dükkânında yoktu. Mamak'ın en genç tutuklularından biriydi Behçet. Daha on yedi idi. Güleç idi. Kapıları kırılır, evlerine girilir, yabana sürülür-kırılırların diyarından, Diyarbakır'dan getirilmişti. Şimdi sahaf dükkânında, o daracık yerde gelenleri gepgeniş mesellerle oyalıyordu. İnsanlar kitap satmaya ya da almaya değil, onunla yârenlik etmeye gidiyorlar dedim arkadaşıma. Hiç değişmemiş demek, diye yanıtladı tam kıvamındaki hünkârbeğendinin son lokmasını ağzına götürürken. Siyah ütülü pantolon üstüne beyaz tiril gömlek giymiş, ince bıyıklı güngörmüş hafif göbekli garson, sanki konuşmamızı duymak istemiyormuş gibi başını kibarca öteye çevirip bekledi. Yandaki masalardan birine bakıyordu aslında. Gıcırdayan eski panjurun aralığından, tenhada müessesenin aleyhine bir iş çevrilip çevrilmediğini görmek ister gibi. Sonra bir boşluk bulmuşçasına araya girdi ve ekmek kadayıflarınıza kaymak ister misiniz diye sordu. Bu akşama doğru, yıllar sonraki ilk karşılaşmamızda öncelikle sarfedilen kolestrollü, yüksek tansiyonlu, romatizmalı sözcükler aklımıza aynı anda geldi, gülümsedik, isteriz dedik Garson Bey'e. Elindeki adisyona ciddiyetle iki çizgi çekip döndü gitti.
Sayfa 109 - Son GörüşmeKitabı okudu
Yalnız Efe
Yay gibi eğri olsam Elde tutarlar beni! Ok gibi doğru olsam, Yabana atarlar beni!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.