*Gelmiş Bulundum* Ben mişim -neymiş- su sesiymiş Oymuş -cam kırıkları gibi gövdemi yakan- Yanağında sardunya kokusuyla yazdan Kimmiş o gelen ya giden kimmiş Bir yabancı mı, yoksa bir ermiş Değilmiş, bir çağrı bile yokmuş uzaktan. Güneş mi batarmış bir özel ismi bitirir gibi Yanmış bir ağacın yaprakları mıymış kımıldayan Ne kalmış bir önceden ya
“Dahası, dünyadaki en yalnız mesleğe giriyorsun. Hakir görülen vergi memurları bile güneş battığında evlerine giderler. Roma lejyonerlerinin ev tabirini kullandıkları kışlaları vardır. Ama sen bütün dostlarından ve sevdiklerinden uzakta çok şafağa tanık olacaksın. Karanlıkta yabancı bir evin önünden geçerken içeriden sızan ışığın altında bir ailenin akşam yemeğini bölüştüğüne tanık olmak kadar insanı tez elden yalnızlık acısına gark eden başka bir şey yoktur."
Reklam
Flory'nin içinde bir şeyler kıpırdadı. İnsanın, yaşamında durumunun ne kadar kötüye gittiğini anladığı anlardan biriydi bu. Çünkü birden yüreğinin derinlerinde geri döndüğü için sevindiğini bulmuştu. Nefret ettiği bu ülke, şimdi onun vatanıydı, onun eviydi. Burada on yıl yaşamıştı, bedeninin her parçacığına Burma toprağı bulaşmıştı. Buna benzer sahneler- soluk akşam ışığı, çim biçen yaşlı Hintli, tekerlek gıcırtıları, sıra sıra uçan balıkçıllar- ona İngiltere'den daha tanıdık geliyordu. Yabancı bir ülkeye derin kökler salmıştı, belki de en derin köklerini.
Akşam Marie beni almaya geldi, kendisiyle evlenmek isteyip istemediğimi sordu. Benim icin fark etmediğini, o isterse evlenebileceğimizi söyledim.
Sayfa 44 - Can YayınlarıKitabı okudu
Bütün bu çer çöpün, değersiz, ıvır zıvırın içinde tek bir damla da olsa hayat iksiri bulunmaz mıydı? Ah, bütün bu beyinleri, bu yürek ve ruhları ne kadar eski püskü, ne kadar gereksiz saçmalıklar ve boş şeyler meşgul ediyordu! Hem de sadece bu akşam değil, sadece topluluk içinde değil, evde, her yerde, her gün ve her saat, varlıklarının derinliklerine varıncaya kadar meşgul ediyordu. En nihayet nasıl bir cehaletti bu böyle! İnsan hayatının hangi temel üzerine inşa edildiğine, nelerin onu güzelleştirdiğine bu kadar mı yabancı kalınabilirdi!
Kayıtsızlık
Akşam Marie beni almaya geldi, Kendisiyle evlenmek isteyip istemediğimi sordu. Benim için fark etmediğini, o isterse evlenebileceğimiz söyledim. Bunun üzerine onu sevip sevmediğimi sordu. Daha önce yanıtladığım gibi, bunun bir anlam ifade etmediğini ama sevdiğimi sanmadığımı söyledim. "O halde neden benimle evlensin ki?" dedi. Bunun bir önemi olmadığını, ama eğer o arzu ediyorsa evlenebileceğimizi anlattım. Zaten bunu isteyen kendisiydi, ben de evet demekle yetiniyordum. Marie evliliğin ciddi bir iş olduğunu belirtti. "Değil," dedim.
Reklam
334 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 11 days
Târihî romanlara öteden beri ilgim var, bir de Solmaz Kâmuran’ın akıcı üslûbu olunca bu romanı okumak müthiş bir keyif oldu. İbrahim Müteferrika’nın hayatı, uzun yıllar özenle emek harcayan mahâretli yazarımız tarafından mükemmel şekilde anlatılıyor. Yazarın dediği gibi: “Türkiye'de roman okumak o kadar da bilinen bir şey değil. Okuyucu her şeyi
Macar
MacarSolmaz Kamuran · İnkılâp Kitabevi · 201063 okunma
Senfoni
Önce sesin gelir aklıma Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli! Sonra cumartesi günleri gelir Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum Bir yağmur yağsa da beraber ıslansak. Kırk kere söyledim bir daha söylerim Savaşta ve barışta karada ve denizde Düşkünlükte ve esenlikte Zamanımız apayrı bize göre Yanyana olduk mu elele Aç kalsak ağlamayız biliyorum. İçim güvercinleri okşamış gibi rahat Sen yanımdayken ister istemez Geniş meydanlarda akşam üstleri Üstüste üç kere deniz üç kere çınarlar Sen yanımdayken ister istemez Uzak ırmakları hatırlıyorum. Arasıra düşmüyor değil aklıma Yabancı kadınların sıcaklığı Ama Allah bilir ya ne saklıyayım Yanında ihtiyarlamak istiyorum.
Turgut Uyar
Turgut Uyar
Yapmak ve İnandırmak
Bu akşam uzun süredir aklımda olan bir kitaba
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu Madonna
'ya başladım. Ve daha başlardayken kitabın içindeki bir kısım çok ilgimi çekti, önce orayı sonra da görüşlerimi paylaşayım: "Buna rağmen şirkette hiç kimse onun bir ecnebi dili bileceğine ihtimal vermiyordu. Belki de hakları vardı çünkü hal ve tavrında hiç de lisan bilen bir insan kılığı yoktu. Konuşurken ağzından yabancı bir kelime çıktığı, herhangi bir zaman dil bildiğinden bahsettiği duyulmamış; elinde veya cebinde ecnebi gazete ve mecmuaları görülmemişti. Hülasa bütün varlıklarıyla: "Biz Frenkçe biliriz!" diye haykıran insanlara benzer bir tarafı yoktu."... Okuyunca bence siz de anladınız lafı getirmek istediğim yeri. İnsanların sizin neyi ne kadar bildiğinizi görmesi için illa gözlerine sokmanız lazım, illa bilginizi gösterecek bir davranışınız olması lazım kısacası, yoksa, bunları onların gözlerinin önünde yapmayacaksanız niye öğreniyorsunuz ki, değil mi? Sanırım
Arthur Conan Doyle
Arthur Conan Doyle
'un kitabında okumuştum: "Ne yaptığın hiç önemli değil bu dünyada, önemli olan insanları ne yaptığına inandırdığın"...
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.