Sevmeye başlayınca birini
Kendimi yıkıp yeniden kurarım
Çünkü bu yeni bir aşktır
Ve temeldeki yerini mutlaka alacaktır.
Yabancılar için inşaata girmek
Tehlikeli ve yasaktır.
Ey Yabancılar!
Gerçeği küçümseyerek ,gizlere inan
İzleri terk ederek , kayboluşa inan
Kendine yabancılaşarak , öz-mezara inan
Kalabalığı fark edip , yalnızlığa inan
Eksikliği fark edip , bütünlüğe inan....
İdris Ayayna / Vaiz
Ebû Sa'd el-Kâşî vezirin mektubu ile beraber Ebû İshak'a gelerek göreve başlamasını rica etmiş, Ebû İshak müspet cevap vermeyince de halifeye başvurarak durumun hallini ondan rica etmişti. Halife, Ebu İshak'a bir mektup yazarak, "Bu yabancılar ile olan durumumuzu biliyorsun. Bu olayın sorumluluğunun da bana yüklenmesinden korkarım" diye aczini belirtmiş ve Ebû İshak'ın görevi kabul etmesini istemiştir. Halifenin bu mektubu üzerine Ebû İshak görevi kabul etmiş ve İbnü's-Sabbâğ'ın azledilmesiyle beraber Zilhicce'nin ilk Cumartesi günü (13 Ekim 1067) gelip, Nizâmiye'deki dersine başlamıştır.
Aydınlara inanmıştım bir zamanlar, ister öğretmenlerim, dostlarım, ister kitaplarını okuduğum yabancılar olsunlar, aydınlara 1930'ların radikaliyle 1930'ların Kızıl-avcı'sına aynı küçümsemeyle bakan bizden daha genç kuşağa anlatamazsınız bu duyguyu. Onların alaylarından tat almıyorum ama sanıyorum haklılar bir ölçüde. Şu anda 1960'ların yürekli çocuklarının vardığı yeri görünce düş kırıklığına uğrama hakkını kendimde nasıl buluyorsam.
Kitap Anadolu'nun tarih öncesi dönemleriyle başlıyor ve Hitit, Urartu, Lidya tarihleri ile bölüm bölüm devam ediyor. Açıkçası ne genel bilgilerden farklı bir bilgi içeriyor ne de çok iyi bir tarihsel anlatımı var. Her yerde bulabileceğiniz genel bilgilerden oluşan bir kitap.
Kitapta fark ettiğiniz ve sık sık gözünüze sokulan en önemli şeyse;
Bu karanlık gecedeki gidişin bir dönüşü var mı? Ne zaman evlerine yurtlarına, köklerine ve hayatlarına dönecekler?
Yabancılar gittikleri zaman. Evet o zaman topraklarına. tarlalarına dönecekler. Köyü yeniden şenlendirecekler, ocakları tütecek yine. Gece, sessiz ve ürkek bedenlerinin inleyişleriyle inildeyecek. Tencereler kaynayacak, dumanlar dağların doruklarına, göklere doğru süzülecek.
"Atatürk bu yoksul, ilkel, geri, çağdışı toplumu çağa açan, Anadolu aydınlanmasını başlatan, Türkiye'yi kalkındıran insandır.
Bu konuda da örneği yok.
Bu nedenle de bazı yabancılar Atatürk saygımızı ve vefamızı anlamıyorlar. Kavrayamıyorlar. Çünkü tarihlerinde böyle biri yok. Yazık ki saygı ve vefamızı anlamayan bazı yurttaşlarımız da var. Çünkü tarihimizi doğru bilmiyorlar. Bilseler, onlar da bizler gibi saygı duyar, vefa ve minnetle anarlar .."
İran'da yaşanan devrimler geleneksel toplumsal yapıda 19. yüzyılda başlamış olan dönüşümü radikal politikalarla hayli hızlandırmıştı. İslam öncesi İran tarihine yapılan vurgularla daha seküler ve İslam dünyasının kalanından farklılığı öne çıkarılan bir kimlik inşa edilmeye çalışıldı.
İslam öncesi İran tarihine dair yabancılar ve İranlılar tarafından yapılan tarihi ve arkeolojik çalışmalar teşvik edilmiş, müzeler inşa edilmiş ve ders kitaplarına bu eksende bir tarih anlayışı hakim olmuştu.
"Yabancılar tanıştığında birbirlerine karşı çok hoşgörülü davranmalıdır, ne de olsa âdetleri ve aldıkları eğitim farklı olabilir."
-LEYDİ JESSICA
"Arrakis Bilgeliği"nden
İnsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve alakalarına muhtaçtılar.
Bu olmadıktan sonra, aile sahibi olmanın hakiki ismi, "birtakım yabancılar beslenmek"ti.
Richard Sennett’in klasik tanımıyla şehir, “ yabancıların yabancılarla karşılaştığı bir yerleşim birimidir”. Eklemem gerekirse, bunun anlamı, yabancılar yabancılarla birer yabancı olarak karşılaşırlar ve başladığı gibi birden bire biten bu tesadüfi karşılaşmadan yine birer yabancı olarak çıkarlar.
Akışkan Modernite
Zygmunt Bauman