Ya şehrin tüm kiri içinde görmeye çalıştığım sadece gökyüzüyse, sadece yüzüme düşen yağmur damlalarıysa hissetmek istediğim, bu kadar nimete şükürsüzlük olur mu? Peki ya nimet midir geriye kalanlar yoksa imtihan mı?!
Peki içimi tek dökebildiğim gökyüzüyse ruhumu gagasının ucuna alıp götüren, bir hayalden diğerine bırakan süzülen bir kuş ve de kulağımdaki bu müzik (belki de zihnimde sürekli tekrar ettiğim bi şarkı) hafifçe tenime deyen rüzgar... Bırakmalı mıyım kendimi gökyüzüne? Uçmalı mıydım yoksa, bak şu kuş bana öğreticek gibi uçmayı, deneyelim mi? Düşersem ruhumu tuttuğun gibi bedenimi de tutabilir misin? ... Cevap yok. Hazır bir, iki, üç ve ses yok.. Gök karardı ve yer karardı sade bir ışık gelen kim? Umut?? Yoksa bir hayal?!
Peki ya hayal neydi?...