Seni, gülüşü gül olup da açan kız Uzandığım her kapıda yüzümü saran esinti Seni, yürüyüşü yağmur, kokusu nergis Seni, turuncu düş, seni deniz mavisi... Gittin artık, ardında mavi bir tütsü Saçarak, geniş ufuklarından sonsuzluğun Ey kara sevdalarımın göçmen kuşu Diyemem istesem de, seni unuttum...
‘İki mahkum hücre duvarına tıklayarak birbiriyle haberleşir. Onları ayıran duvar, aynı zamanda haberleşme vasıtalarıdır. Her ayrılık, bir bağdır’ demiş Simone Weil, ne güzel söylemiş. Bizi ayırdığını düşündüğümüz her şey belki de birbirimize sesimizi duyurabilmemizin bir vasıtası. Eğer aynı zindanın mahkumları olduğumuzu fark edebildiysek.
Reklam
Seni, gülüşü gül olup da açan kız Uzandığım her kapıda yüzümü saran esinti Seni, yürüyüşü yağmur, kokusu nergis Seni, turuncu düş, seni deniz mavisi ...
İki ayaklılığın bir ikinci, daha şaşırtıcı avantajı ise erken homininlerin hareket ederken enerjilerini daha tasarruflu kullanmalarına yardımcı olmasıdır. SOA'nın yumruk şeklinde kapanmış elleriyle parmak eklemleri üzerinde yürüdüğünü hatırlayalım. Bu parmak eklemi yürüyüşü dört uzvu da kullanarak yürümenin özel bir şeklidir ve enerji
_Küçük kılıbık adam. Korktuğun için bağırıyorsun. _Ben kim oluyorum ki kendi görüşüm olacakmış. reis ne derse o’dur. _Düşüncelerinin yanlış olup olmadığını sormadın kendine hiç? _20 yıllık olayları anımsayacak beynin yok, bu nedenle, iki bin yıl öncesinden aptalca dini sözlerini tekrar söylüyorsun. _Beni ahlaksızlıkla suçlarken doğrudan
"Ne zaman vurdu gönül sahilime Hacer Ana bilir misin? Ne zaman ki hacda Safa ile Merve arasında Hacer yürüyüşü başladı. Hacer düştü yürek diyarıma. Herkes Hacer olmuş yürüyordu. Hacer' e benzemeye çalışıyordu. Hacer gibi yürümeden ne umre yapılıyor ne de hacı olunabiliyordu. Şaşırdım... O nasıl bir kadındı ki ona şeklen benzemeden kullukta yol alınmıyordu. İslamın beş esasından birinin içine nasıl da oturmuştu.
Reklam
127 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.