yağmur

yağmur
@yagmurdur
İstanbul
36 kütüphaneci puanı
204 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Her ne kadar içerikleri değişse de, hemen hemen bütün blogların paylaştığı bir nitelik vardı: En özel deneyimleri ve en mahrem maceraları kamuda sergilemek konusunda sınırsız bir açıklık ve doğruluk. Kabaca söylemek gerekirse, kendini (ya da kişiliğin en azından bazı taraflarını ya da yönlerini) piyasaya çıkarma konusunda aşikâr olan, kendine ket vurma eksikliğidir bu.
Reklam
Michel Foucault’nun ileri sürdüğü gibi, “kimlik doğuştan verilen bir şey değildir” önermesinden tek bir sonuç çıkıyor: Kimliklerimizin (yani “Ben kimim?”, “Bu dünyadaki yerim ne?”, “Dünyadaki amacım nedir?” gibi soruların yanıtlarının) tıpkı sanat yapıtları gibi yaratılmaları gerekiyor.
Eğer yaşam bir insan yaşamı ise –yani irade ve seçme özgürlüğüyle donatılmış bir varlığın yaşamıysa− sanat yapıtı olamaması mümkün değildir. “Yapacağım” ifadesinin yerine “yapmalıyım”ı dayatan ve dolayısıyla olası tercih boyutunu daraltan dış güçlerin ezici baskısına nedensel rol atfederek, irade ve seçimin varlığını yadsımaya ve/veya gücünü gizlemeye yönelik her türlü çabaya rağmen, irade ve seçim yaşam biçimi üzerinde iz bırakır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Üst sınıflar kendi üstün konumlarını korumak için neredeyse hiçbir şey yapmaya gerek duymaz, alt sınıflar da kötü talihlerinden kurtulmak için neredeyse hiçbir şey yapamaz. Oysa orta sınıflar için, imrendikleri ancak sahip olamadıkları şeyler ele geçirebilecekleri şeyler gibi görünürken, sahip oldukları ve keyfini sürdükleri şeyler −en ufak bir dikkatsizlikte− kayıp gidecekmiş gibidir. Diğer insan kategorilerine kıyasla, onlar sürekli kaygı halinde yaşamak zorundadır ve mutsuzluk korkusu ile görünürde güven dolu olan keyifli fasılalar arasında salınır dururlar.
İnsanlar “adaleti” (şayet isyanlarının maksadı dedikleri şey buysa) ancak bir yadsıma, ret, feshetme, eşit olma ya da “adaletsizliği” dengeleme ya da giderme edimi olarak tahayyül edebiliyordu. Adalet talebi, çoğunlukla muhafazakâr bir çağrı olup kaybedilen ya da kaybedildiği düşünülen bir şeyi yad ediyordu; zorla (“adaletsizce”, “haksızca”) alınan bir şeyi yeniden ele geçirmeye ve böylece (korkunç ama alışılagelmiş, “normal”) eski düzene sevinçle geri dönmeye yönelik itici bir güçtü.
Reklam
Reklam
797 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.