Kitabın kapağında polisiye gerilim yazıyor ancak aslında bir psikolojik gerilim kitabı. Cass kocası Matthew ile ıssız bir yerde yaşamaktadır. Bir gün yağmurlu ve fırtınalı bir günde evine dönerken kestirmeden gitmek için orman yolunu kullanır. Bu yolda zor bela giderken yolun kenarında park halinde bir araç ve içinde de bir kadın silüeti görür. Kadına yardım etmek için kenara çeker ancak korktuğu için araçtan inip kadına yardım edemez. Ertesi gün haberlerde o kadının öldürüldüğünü öğrenir. O günden sonra çok büyük vicdan azabı ve suçluluk duygusu çeker. Bu olayı eşine de anlatamaz, en yakın arkadaşı (kız kardeş gibi büyüdüğü) Rachel'a da. Bu arada bir şeyleri unutmaya başlar. Günlük şeyleri bile unuttuğunu fark ettikçe annesinin erken bunama hastalığının kendisinde de başladığını düşünür. Ve olaylar bu şekilde gelişmeye devam eder. Spoiler olmaması açısından daha fazlasına girmiyorum.
Kitabın kurgusu çok iyiydi. Okurken aklıma ne olabileceği ile ilgili iki farklı senaryo geldi. Ve gerçekten de düşündüğüm senaryolardan biri gerçekleşti. Tahmin ettiğim şekilde olduğu için hayal kırıklığı yaşamadım, çünkü yazar olayların gelişimini çok heyecanlı bir şekilde aktarmış. Son kısımlarda resmen kitabı elimden bırakamadım. Yalnızca olaylar bağlandıktan sonraki kısmı çok kısa tutmuş, hemen bitirmiş. Kitaptaki bazı karakterlerin sonrasında neler yaptıklarını, Cass'in bu olaylardan sonra neler yaptığını okumak isterdim. O kısımda birdenbire bitti.
Yine de okuması çok keyifli bir kitaptı. Psikolojik gerilim seven herkese öneririm. 
Şüphe
