Birden ağzından kaçırdı:
"Ne iyi Ağa! Adam böylesinin yoluna ölür. Para da verirse ... "
Velinin tepesi attı:
"Verir de söz mü? Ortağıyız, dedik, ulan Ağanın. Beni tutma mı sanıyorsun? Bu çiftlik benim elimde. Ben olmasam hatar gider. Ne sandınız ya! Verir mi de söz mü? Benim elimde ...
Yak, yak! Kır, kır. Ye, iç! Kimse 'nereden gelip, nereye gidiyorsun, Veli?' diyemez."
Sonra karısına döndü. Karısının gözleri büyümüştü.
"Öyle değil mi, karı?"
2
Yurdumuzda aydınlığa karşı güçlü bir direnme vardir. Bunlar, ortaya Atatürk gibi güçlü adamlar çıkınca sinsi sinsi yatıp uyur görünse de, buldukları ilk fırsatta başlarını delikle rinden çıkarırlar. Anlattım: Halkevleri'ni, Halkodalanı'nı öyle kolayca kapatıverdiler! Hele Köy Enstitüleri'ni... Rahmetli mail Hakkı Tonguç'u
Necati minderin üstünde uyumuştu. Oda adamakıllı karardığı için Esma, ocağın üstündeki gaz lambasını yaktı. Hiç ses çıkarmadan bir müddet oturup bekleştiler, sonra lambayı söndürüp birer köşeye kıvrıldılar.
Gece yarısına doğru odanın ortasındaki yatakta bir hırıltı başladı. Evvela Hacer uyandı, sürüne sürüne gidip Esma’yı bularak:
-Kalk kız, kalk… Can teslim ediyor!- dedi.
Fakat Esma, yirmi dört yaşın derin uykusundan kolay kolay uyanamıyordu. Hacer sesini yükselterek:
-Kalksana kız!.. Kalk da çırayı yak… Kerim Ağa kötüledi olmalı!- diye bağırdı.