"hocam söyle bakalım, sen bilirsin, hayat nasıl oluyor?"
Hocam söyle bakalım, sen bilirsin, canlılık neden geliyor?
Hocam söyle bakalım, sen bilirsin, toprak nedir?
Yine cevapladım. Nihayet kendisi konuşmaya başladı.
Bak hocam" dedi, "Şu yeşil dala bak, şu kırmızı topraktan yeşil olarak geldi. Bak hocam, şu kırmızı güllere bak, şu kara topraktan kırmızı olarak geldi. Bak hocam, şu nasırlı ellerime bak, nasıl kımıldıyor ve tutuyor, şu gördüğün topraktan canlanarak geldi.
Bak hocam, toprak esastır. Hayat topraktan oldu. Niçin kazıyorum toprağı? Niçin altüst ediyorum, ağaçların güllerin dibini tırmıklıyorum? Hava girsin diye. Ve sonra su veriyorum. Hava ve su. Ve güneş. Yani ateş. Bak hocam, güneş böyle yakmayınca su ve hava bir işe yaramadı. Üçü beraber olunca toprak hayat kazandı."
Söyle kime oldun âşık
Gittiğin yollar dolaşık
Yemek yersin kab bulaşık
Hanım sana ne pişirsin
..
Veysel eli nideceksin
Herkes ettiğini çeksin
Önüne bak düşeceksin
Doğru gitsen ulaşırsın
Zenciler Küçük Siyah Sambo ’yu sevmiyorlar, yak gitsin. Beyazlar Tom Amca’nın Kulübesi ’yle ilgili iyi şeyler hissetmezler. Yak gitsin. Birisi çıkmış tütün ve akciğer kanseri hakkında bir kitap yazmış. Sigaracılar ağlıyor mu? Yak kitabı.
Suni'nin ayrılacağı sabah ona veda edemeyeceğim düşüncesi içindeyken yağan lapa lapa kar, dışarıda ta uzaklara kadar uzanan haritanın üzerini mahzun bir halde örtmekte. Odanın içine göz gezdirdim; kimseler yok. Duvarlar ve tavan bembeyaz Yoksa odanın içine de mi yağıyor kar? Sen gerçekten kayıp tarih gibi pır pır uçup gidiyor musun? Ayrılmadan evvel söylemek istediğim şeyleri mektuba yazsam da gittiğin yeri bilmiyorum; hangi sokak, hangi kasaba, hangi çatı altı... Sen gittin de bir benim gönlümde mi kaldın? Kar sürekli ufak tefek ayak izlerini örttüğü için seni takip etmek ne mümkün. Kar eriyince arda kalan her ayak izinde çiçekler açacak; çiçekler arasında senin ayak izini aramaya çıksam, on iki ay bir yıl boyunca benim gönlüme karlar yağacak.