-Hikaye ilk olarak Büyük Dünya adında, insanların hislerini yitirdikleri bir gezegende başlar. Yoğun bir distopya vardır. Bizim de içinde bulunduğumuz ve kaynağındaki yoksunluğu bizzat ellerimizle yoğurduğumuz bu distopya, en başta ilerleyen teknolojinin bir yansımasıdır. Büyük Dünya'nın hissedemeyen yarı insanları, bir süre sonra yeni bir
Adams, Wright ve Lohr’un yaptığı araştırmalara göre eşcinsel ilişkilere
en çok tepki gösteren insanlar, içlerinde gizli bir eşcinsel eğilim barındıran
insanlardır. Araştırmanın detayları kısaca şöyle. Bir grup insana bazı testler uygulanıyor. Bu insanlar homofobik ve homofobik olmamak üzere iki
gruba ayrılıyor. Daha sonra bu insanlara eşcinsel
Edebiyat, hepimizin bu sitedeki ortak gayesi. Kimimiz günlük dertlerimizden, telaşlarımızdan kaçmak, kimimiz merakımızı gidermek, kimimiz bakış açımızı genişletmek, kimimiz de boş zamanlarımızı değerlendirmek için edebiyat şemsiyesi altına sığınmışız. Zaman zaman kendimize "Edebi bir metin nasıl okunur?", "Doğru bir okuma yapıyor
*Yaşamak acı çekmektir; yaşamı sürdürmek, çekilen bu acıda bir anlam bulmaktadır. Eğer yaşamda bir amaç varsa, acıda ve ölümde de bir amaç olmalıdır. Ama hiç kimse bir başkasına bu amacın ne olduğunu söyleyemez. Herkes bunu kendi başına bulmak ve bulduğu yanıtın öngördüğü sorumluluğu üstlenmek zorundadır"
İlk cümlem,
İnsanın Anlam Arayışı*
Sabahın bu saatinde huzursuz eden, uykuları kaçıran, bulanıklaşıp berraklaşan şeyin Suç ve Ceza'nın kendisi olduğunu iyiden iyiye hissettiğimde geriye onu nasıl tarif edeceğime dair hararetli muammalar kalmıştı. Herhangi bir kitabın incelemesini kolaylıkla yapabilirdim, fakat bu kitap için şu andan itibaren neler yazmam gerektiği üzerinde bir
Somut bir varlık, en küçük bir nesne, sıradan bir hayal ve kaybolmaya yüz tutmuş bir anı Proust’un aynasında öyle bir başkalaşım geçirir ki, dağılan parçacıkların bir araya gelmesiyle kendini yenileyen düş gücü ve onu oluşturan halet-i ruhiye, tek kelimeyle hayran kalınası bir incelik kazanır. Bu olağanüstü ayna, adeta bir sihirli değnek etkisi
"Teolojik Çözümleme"
Suç ve Ceza’nın -gerek muhtevası gerekse illeti bakımından- psikolojik çözümlemelerden vücuda geldiği düşünülür. Bizce bu, sadece bir yakıştırmadır ve acele verilmiş bir hükümdür. Üstelik sığ bir kanaatten husule gelmiş basit bir düşüncedir de. Zira eser -felsefi bir problemi kaynak alması hasebiyle (bizce)-
Önyargı sorunu. Kimsenin ciddiye almadığı ama toplumu ciddi anlamda etkileyen bir sorun. İnsanlarda sürekli fark ettiniz mi bilmem bu yaklaşım var. Doğulu ise şöyledir, İzmirli ise böyledir, o köyden adam mı çıkar, bu adamda şu özellik var düzelmez, kısa boyludan korkacaksın, şu meslekten kimse ile evlenme sakın aldatır, Kadın çok kazanırsa
Bu kez tartışmalı bir kitapla beraberiz. Değinmem gereken çok fazla şey var bu kitapla ilgili. O yüzden bazı şeyleri çok fazla uzatmadan, üzerinden kısa kısa geçerek aktarmayı planlıyorum.
NOT: Kitabın incelemesini daha iyi aktarabilmek adına diğer incelemelere de göz attım, filmini izledim ve Jack London ile ilgili de biraz araştırma yaptım. Tüm
Cemil Meriç'in ilk okuduğum kitabı. Son da olmayacak. Fikir hayatımızı şekillendirirken her fikirden yararlanmamız gerekir. Her düşünceye saygılı olup düşünceler arasında karşılaştırmalar yapmamız gerekir. Her ne kadar bayılmasam da kendinize solcu diyorsunuz sadece sol düşünürleri okuyarak yada sağcı diyorsanız sağ düşünürleri okuyarak
"Edebiyat nasıl okunur?" Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Bu konu hakkında incelemeyi okuyacaklara vaaz verecek kadar kendimi yetkin görmüyorum. Bu incelemede yazacaklarım, İngiliz Edebiyat Eleştirmeni Eagleton'ın düşüncelerinin bende bıraktığı izlenimler olacaktır.
Edebiyat hepimizin bu sitedeki ortak gayesi. Kimimiz günlük
Merhaba kardeşler;
Meşhur Fransız düşünür Roger Garaudy ile ilk tanışıklığım, okuduğumda beni mahcubiyetle düşündüren şu satırlar olmuştu:
Garaudy, 1982 yılında İslam’ı seçtikten kısa bir süre sonra Türkiye’ye gelir ve bir cumartesi günü Taksim’de bir otelde konferans verir İstanbullulara. Konuşmasının sonunda bir gazeteci, cüretkâr bir üslupla,
Sanıldığından çok daha tehlikeli...
Sosyal medyada çok takılınca ve buradaki varlık gerçek hayattaki çalışmalarla desteklenmeyince bilinçsiz bir düzeye varıyor ve kişi artık kendi aklını kullanamayıp, medyadaki yazılanlarla savruluyor. Eylemlerini yazılanlara göre şekillendiriyor. Yazılanlar her zaman aynı yönde olmadığı için de tutarsız bir yaklaşım şekli ortaya çıkıyor...!!
Özenmek mi istiyorsunuz?
•Hz. Ebû Bekir: Sıdk/doğruluk ve sadakat ahlakı
•Hz. Ömer: Kuvvet, güç ve adalet ahlakı
•Hz. Osman: Hayâ, edep ve infak ahlakı