Sevilen adam bizi çağıran seslerden biridir fakat hayat yoldaşı bizi o seslere doğru götüren kimsedir. Bu kah önümüzden kah arkamızdan yürür bizi bir takım kazalardan korur, birtakım zahmetlerden kurtarır; ettiğimiz hataları tamire çalışır, masraflarımızı öder. Tıpkı çocukluğumuzda bizimle beraber dolaşan lalam gibi bir şey.
Sayfa 111
Türkiye’ nin karanlık semasında Mustafa Kemal adı bir şafak yıldızı gibi parlıyor.
Reklam
Bir sürü hayvanı olan insan, sürüsünden ayrı düşünce zavallı, mustarip, avare bir yaratık oluyor.
Şimdiki magaranin adi tiktok
Düşünmek; insanlarin, magara devrindeki gibi henüz bir takım toprak ve taş kovuklar içinde yaşadıgı hayvanlarla hasır neşir oldugu bu yerde düşünmek, bana bir ayıp gibi geliyor.
Her hayatın kendine göre bir başlayışı, bir bitişi vardır. Bunu değiştirmek kimsenin elinde değildir ve olmamalıdır. Hayat, bölünmez bir şeydir. Onun belirli ve mukadder mimarisini değiştirebilir miyiz? Değiştir­mek elimizde midir? Ve değiştirirsek güzel, iyi bir iş olur mu? Ben, için için ta ilk gençlik anılarımdan beri, için için, bir dramın bütün safhalarını yaşadım. Sanki, kendi kendimi seyreden, kendi için oynayan sessiz bir aktördüm. Bir tra­gedya aktörüydüm. Şimdi son perdeyi oynayacağım sırada birdenbire rolümü değiştirip bir başka adam mı olayım? Yok; Hamlet gibi başladım, Hamlet gibi bitireceğim.
Sayfa 153Kitabı okudu
- Bir şey yok; yüreğim tıkandı; arasıra böyle olurum. Son­ra geçer. Bu bir dertmiş. Beni askere aha, bundan almadılar. İçimden, belki Cennet de seni bundan istememiştir, de­dim. Onunla yalnız kaldığımız zaman, bazen Cennet'in bah­sini açarım. O vakit, gözleri parıldamaya başlar. Sıska vücu­du bir yay gibi gerilir. - Nasıl hiç haber aldığın var mı? - Heriften ayrılmış diye işittim. - Ya şimdi ne yapıyormuş? - Günahı söyleyenin boynuna, kötü olmuş diyeler. Bunu duyunca ben ondan ziyade mahzun oluyorum. Fa­kat, o sırıtıyor. - Ben dedim. Ben dedim. Elbet, bir gün pişman olup gelecek. - Ya gelince kabul edecek misin? Cevap vermeden önüne bakıyor. Kendinden emin değildir. Hangimiz kendimizden emin olduk? Biz, erkekler, zavallı yaratıklarız.
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip iç­mek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle konuşmak... Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat, onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi hissedebilirim?
Mehmet Ali'ye soruyordum: - Niçin her şeyim senin hemşerilerinin bu kadar tuhafına gidiyor? Mehmet Ali önce inkar etmek istiyordu; sonra kendini tutamıyor; baklaları, birer nasihat halinde, ağzından çıkarı­yordu: - Beyim her gün tıraş olmayıver. - Beyim, bu dağın başında sabah akşam dişlerini fırçalamak neyine gerek. - Beyim, bizde saçlarını kadınlar tarar. - Beyim, geceleri, sabahlara dek mırıl mırıl ne okuyup duruyorsun? Seni büyü yapar sanırlar. Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla başbaşa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıp­lak ve yalçın oda, gerçek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir alemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsunla yoğrul­muş mahlukları ile dolmağa başlar.
Kaç defa, elime bir sopa alıp, bunları önüme katarak kendi ormanlarına doğru sürmek arzusunu duymuşumdur.
Ne yaşayışın, ne düşünüşün, ne giyinişin üslubu kaldı; her şey gelenek dışına çıktı; her beyni tatsız ve soysuz bir Arnuvo ve bir rokoko merakı sardı; binalarımız, eşyalarımız, elbiselerimiz gibi ahlâkımız da rokokolaştı.
Sayfa 11 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Nuh'un gemisi dolmakta... Bu, dünyanın sonu mu? Her akşam, her akşam, dünyanın sonu geldi zannediyorum, seviniyorum. Fakat...
"Kendimi o kadar garip o kadar yalnız ve öksüz hissediyorum."
"Onlar gibi olmak,onlar gibi giyinmek,onlar gibi yiyip içmek,onlar gibi oturup kalkmak,onların diliyle konuşmak...Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat,onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi hissedebilirim?"
Resim