Hey gidi yalan dünya,
Gerçekten de yalansın...
Dün “hayatım” dediğim,
Bugün olmuş yabancım.
Lime lime oldu duygularım,
Yine de bir ses edemedim...
Bazen hayat öyle büker ki boynunu,
Başını kaldırmaya mecâlin kalmaz.
Kimseye yok bir isyanım,
Sevgim, saygım en yüce makamda.
O, benim her şeyimdir; bundan ötesi yok.
Her şeye rağmen:
Kaldırdım başımı SEMAYA..
“Eyvallah gülüm,” dedim
Ve yine sustum.
Çünkü çaresizlik böyle bir şeydi...
İnsanların birbirine güven duymadığı toplumlarda kişilerarası ilişkilerde stres fazladır; anababa çocuğa, çocuk anababaya; yönetici çalışana, çalışan yöneticiye; devlet vatandaşa, vatandaş da devlete güven duymaz. Birbirine güven duymadıkları için ilişkilerine dürüstlük yerine yalan ve hile yön verir. Ama, birbirlerinin yüzlerine sürekli dürüst olduklarını söylerler. Her iki taraf da “mış gibi dürüstlük oyununun” farkındadır. Böyle toplumlarda dürüst ve açıksözlüler “saf” ve “tecrübesiz” addedilir ve insanlar onlara acır.
Sevgi Üzerine Yeniden Ahlakı İnşaa Edeceğiz
Geçmişe dair öz kültürünüz dışında ne biliyorsanız tümünü unutun. Çünkü tümü yalan ve hile ile harman edilmiş neyin doğru neyin yanlış olduğunu bile bilenin bilmeyene öğretemediği bir çağda gerçek bilginin yüzde üçünü ilmi sır ile açık ettim yalan dünya yeryüzünü kana bulayarak yok etmeye kalktı. Sevgi devrimini savunan dışında bir gerçek kalmadı. Ahlakı yeniden sevgi üzerine inşa edeceğiz. Öteki çağda kalan öteki dünya yükünden uyanmış bir şekilde kurtulmak gerekiyor.
Önder Karaçay