Okan Bayulgen, eskiden beri takip ettiğim bir adam.Çok okuyan biri olduğunu iyi biliyorum.Bakış açısını genel anlamda beğenmemekle birlikte Türkiye de geçmişte güzel programlara da aynı zamanda imza attı.Eğlence programlarını demiyorum tabiki.Uzman kişileri çıkarıp önemli olup da görünmeyen konularda insanları çıkarıp sunduğu programlar çok
Seyirci kalmayın, yaşama müdahale edin, kendinizi tanıyın ve gardınızı alın. Yaşamı nefes alarak geçirmeyin, yaşamınızda söz sahibi olun.
Yasalar, iktidarlar, politika, komşular, stres, sana hiçbir şey katmayan arkadaş, seni küçük olduğuna inandıran ne varsa kaldırıp çöpe at. Önce kendini küçük gör, bu küçüklüğün içinde bir büyüklüğe
James Joyce dan etkilendiği çok aşikar.Dostoyevski den romanında çok sık bahsederken, Joyce un ise meşhur bilinç akışı tekniği kullandığını görüyoruz.Aynı zamanda kendisi Postmodernist bi yazar.Bunu kısaca sorunsallaştırma, yadsınma olarak 20.yıl ve sonrası için kabul edebiliriz.
Bu yaz tatilinde çok eskiden okuduğum kitapları tekrar okudum. İnsan Neyle Yaşar da bunlar arasında. Rus yazarlarından dünya edebiyatına en kıymetli klasikleri kazandıran Tolstoy' un en popüler kitaplarından biri.
İnsan niçin yaşar diye sorsak hemen hemen herkesin cevabı birbirine yakındır. İnsan ailesi, anne-babası, eşi, çocukları için yaşar.
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Sabahattin Ali’nin yazdığı mektuplardan değil, Sabahattin Ali’ye yazılan mektuplardan oluşuyor.
Tabii bu durumda, “…mektuplaşmalarını okuyoruz,” demek yanlış olur.
Kitap, 1922-1948 yılları arasında ki -
Nazım Hikmet Ran , Esat Adil Müstecaplıoğlu, Mehmet Ali Aybar, Mehmet Ali Cimcoz,
Aziz Nesin , Melahat Togar (Melahat Kemal), Ayşe Sıtkı İlhan,
Nereden başlanır ki buna?
Kitap bitti. Bomboş duvara baktım. İzledim...
Müzik falan da yok bu sefer. Sessizlik istiyorum sadece. Gözyaşlarım ve sessizlik. Bu evde mümkün değil tabiki bu. Yazmak için geceyarısını bekleyeceğim dedim. Ama işkenceydi bu kendime. Ruhum bedenimden ayrılıyordu sanki. Nefes alamadım. Gerçekten alamadım. Tuvalete
Önyargı sorunu. Kimsenin ciddiye almadığı ama toplumu ciddi anlamda etkileyen bir sorun. İnsanlarda sürekli fark ettiniz mi bilmem bu yaklaşım var. Doğulu ise şöyledir, İzmirli ise böyledir, o köyden adam mı çıkar, bu adamda şu özellik var düzelmez, kısa boyludan korkacaksın, şu meslekten kimse ile evlenme sakın aldatır, Kadın çok kazanırsa
Evvela dişlerimiz döküldü
Sonra saçlarımız
Arkasından birer birer arkadaşlarımız
Şu canım dünyanın orta yerinde
Yalnız başına yapayalnız
Kırılmış kolumuz, kanadımız
Tatlı canımızdan usanmışız
Aylar öncesinde bu kitaba inceleme yazmak istediğimde sadece bunları yazabilmiştim. "Nereden başlayacağımı bilmiyorum, ne anlatacağımı bilmiyorum, nasıl ifade edebileceğimi bilmiyorum. Jack London'un Martin Eden'inden sonra ilk defa bu kadar kararlı bir kişilik gördüm. İlk defa felsefesinden hiçbir şekilde taviz vermeyen bir adam
Heidi
Trt çocuk ekranlarında çizgi filmi yayınlanıyor. Tahminime göre çizgi filmini büyük küçük demeden, izlemeyen yoktur.
Gelin haydi! Şimdi de okurun gözünden, Heidi’ye bakalım.
Heidi beş yaşında küçük bir çocuktur. Anne ve babası ölünce ona teyzesi bakar. Ama sonra teyzesi iyi bir iş bulunca Heidi'ye bakamayacağını anlar ve onu dedesine