Herkese merhabalar nasılsınız umarım iyisinizdir
Hemen yorumuma geçiyorum.
12 tane öykü var kitapta. Hepsi birbirinden hoş, birbirinden güzel. İlk defa Seray Şahiner okuyorum ve kesinlikle son da olmayacak. Dili çok yalın ve sade, kolay anlaşılır. Yazarla tanışma kitabım ama kesinlikle hiç zorlanmadım. Öyküleri, kimi yerde hüzünlenerek, kimi yerde mutlu olarak, kimi yerde de eğlenerek okudum. Öykülerden en çok Feliçita, Sarı ışık, Karaca ve Bulyon’u sevdim. Hepsi ayrı ayrı güzeldi ama bunları özel olarak sevdim. Karakterler sanki içimizden birisiymiş gibi, çok içten ve samimi, dobra dobra. Herkese tavsiye ederim öykü severlere özellikle tavsiye ederim.
Kitapla kalın
Öncelikle kitabın genç yazarını tebrik ediyorum.
Konusu itibarıyla distopik bir ütopya olan bu kitap geleceğin insanlığını anlatsa da günümüzden çok da uzak değil
Yazarın kullandığı kelimelerden anlatımın yoğunluğundan kaleminin ne kadar güçlü olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Ancak burada şunu belirtmeliyim ki
Yazar kafasındaki bu düşünce selinin yoğunluğundan sıyrılıp durulmalı zira ara ara kelime israfına girdiğini düşünüyorum.
Daha yalın daha net daha kısa anlatımlar kullanılabilir.
Biraz 1984 esintileri hissettim ben bilmem yanılıyor muyum?
Bu arada kitabın kapak tasarımına bayıldım
Çok çekici:)
KimlinkOğuz Aktürk · Aylak Adam Yayınları · 2023100 okunma
Dağların arasındaki karlı şehir Hakkari adıyla müstesna, karların arasındaki yaşamlarla bütünleşmiş gibi hayatları yansıtan dağlar gibi kayaları aynalaşmış şehir...
Gerçeğin düşe dönmesiyle başlayan düşüşsel ve şiirsel yolculuk,
Hakkari’de Bir Mevsim ve hayat...
Yazarın Bakış açısıyla başlamak gerek eserinde bakışların ikinci ve üçüncü şahıslara dönüştüğü, hayatların içindeki meseleleri empatiyle sınamakla bunu yalın bir dille anlatıya dönüştürürken karakterlerin içinde bu felsefeyi içiçe geçirerek eritmesi çok takdir edilesi...
Askerlik yerine sayılan öğretmenlik hayatını ve Hakkari sevgisini anlattığı eserinde, Öğretmenliğin ve öğretmenin idealist bir duruş gerektiğinin manifestosu gibi.hayatlarla karışmak, ölümlerle uykusuz kalmak, hayatlara umut olmak, zihinsel bir dönüşümle insanların içine yaşamın gerçekliğini aşılamak maddiyatla karşılanacak bir karşılığı olmadığı gibi maneviyatı da çok değerli bir hayatın herhaliyle bütünleşmiş bir yaşam ve o yaşamın sadece bir mevsimi, coğrafyaya yakışan en edebi mevsimde geçen bir roman....
Karların eriyerek dereleri taşırdığı gibi bir hal içinde kitabı okurken eridim ve Zap suyuna kattı beni bu eser,sert, delici ve buz gibi sularının eşliğinde ve sümbül dağının yansıttığı hayatların eşliğinde...
Ferit Edgü Zap suyunun sürükleyici kuvveti gibi bir dil ve anlatıyla birleştirmiş bu romanını ve bir an önce bitirmek istedim ve sinema uyarlamasını izlemek için sabırsızlanıyorum.başrolünü Genco Erkal'ın oynadığı filmi de izlemek nasip olur inşallah.
Empatili okumalar Herkese.
ADAM ve KIZ-DENİZ ERBULAK,232 sayfa,
“Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire,oğlan birdenbire”
Orhan Veli…
Birbirinden habersiz,birbirine benzeyen iki yalnız ve mutsuz insan…Aynı apartmanda yaşayıp,birbirlerini görmeyen iki kapalı kalp…
Bir lavabo borusunun patlayıp aşağı kata su sızdırması ile birdenbire başladı her şey…
Adam ve
Charles Bukowski'nin "fante benim tanrımdı" cümlesine sebep olan ve cümleyi kurduran yazar ve kitapla tanışmadan olmazdı.
Arturo Bandini'nin dünyasına hoş geldiniz; baş karakterimiz ünlü bir yazar olmak için sürekli yazar. Yazmak için de farklı deneyimlerde bulunarak hikaye oluşturmak ister kendisine ve aşk, Umut, umutsuzluk, parasızlık, bağımlılık, alınan kararlar ve kararlardan vazgeçişler...
Bu Dünya size varoluşsal arayışlar, hayatın anlamsızlığı, toplum, din, siyaset ne hayal ediyorsanız sunuyor.
Hayat budur diyor
John Fante ve bunu o kadar Yalın akıcı bir dille anlatıyor ki kitaptaki karakterlerin betimlemesine hayran kalıyorsunuz.
"Ruhunu yitirmiş biri dünyaya sahip olsa ne olur" diyerek okurken ruhunuza dokunacak, sizi düşündürecek aynı zamanda tebessüm etmenizi de sağlayacak değerli bir kitap.
Keyifli okumalar.
Toza SorJohn Fante · Parantez Yayınları · 20244,831 okunma
İskandinav edebiyatı sevenlerin çok keyif alacağını düşündüğüm, çağdaş Alman edebiyatından bir novella Yuva. Eşinden ayrılmış, Almanya’nın kuzeyinde, deniz kenarında küçük bir kasabada kendine yeni bir yaşam kurmuş bir kadının hikayesi. Aynı zamanda anlatıcı da olan karakterin yeni hayatındaki birkaç kişi ve olayın, kendisini alıp geçmişine
Kapakta üç çocuğa karşılık gelen üç balık var. Ve kitabın içinde canlı canlı kızartılan bir balığın tahammül edilmesi güç anlatısı. Bu kitabı özetle deseler sadece bunu söyleyip kenara çekilirdim.
Kitabın son sayfalarında okuru, ona ağlama molası verdiren bir infilak noktası bekliyor. Buraya kadar insana o kadar dehşetcengiz bir olay yok gibi
Yaprak Fırtınası, büyük bir muz şirketinin sömürüsünden sonra yıkıntıya dönen, fırtınadan sağ çıkmayı başaramayan Macondo kasabasında geçen bir hikaye. Tüm kasaba halkının nefretini kazanmış, gömülme hakkının bile çok görüldüğü eski bir doktorun tabutunun başında bekleriz tüm kitap boyunca. Verdiği sözü tutup doktoru gömmeye çalışan yaşlı bir