"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Tanrı, erkek ve kadını yarattı.
Bütün bu erkek ve kadınların her biri, kendine göre yüceydi ve herkes sevdiğinin yüceliği oranında yüceldi.
Kendisini seven kimse, kendisinde yüceldi ve diğerlerini seven kimse, kendisini adaması yoluyla yüceldi; ancak Tanrı'yı seven kimse, herkesten daha yüce hale geldi.
Herkes
Post-Truth yaşadığımız dönemin paradigmasıdır. Başta siyasi ve ekonomik olmak üzere çağımızın insanlığına dokunan en önemli konuları kapsar. 2016 yılında Oxfort Dictionaries Post-Truth’u yılın kelimesi olarak seçmiştir. Ardından da bir çok küresel otorite bu kavramı sözlüklere eklemiş üzerinde de hali hazırda kitaplar basılmış ve basılacaktır.
Bakarak göremeyiz çoğu zaman, gerçekler ve sadece bizim görebildiklerimiz var aslında. Her görünen hakikat değildir fakat ne kadar farkındayız? Bazen sadece bakıyor, hissetmiyoruz. Bilmeden etrafımıza yargılar savuruyoruz. Bu kötü, şu cimri, o kalpsiz... Düşün ve yargıla!
Zehra Öğretmen de göremedi gerçekleri vaktinde, ama haksız veya suçlu
Kültür, sanat ve edebiyat dergisi İzdiham, 52. sayısıyla okurunu selamladı. “Hepimiz ölecek yaştayız” mottosuyla elli ikinci kez yayımlanan dergide birbirinden farklı konular ve isimler yer alıyor. Ön kapağına toplumsal bir sorunu taşıyan İzdiham, gelir-gider tablosunu paylaştığı görsele “Grafikere Haciz Geldi” notunu ekledi. Derginin kapağı,
Geçen gün bir tahlil yazısında, övülen bir şiir kitabının hararetli savunmasında, okur, o bir sayfaya üçbeş dizenin iliştirildiği, şiirlerin bir solukta okunup bitirildiği şiir kitaplarının yüzlerce sayfalık felsefe, tarih ve sosyoloji vb. kitaplarının yanında, okunmuşlar listesine yakışmadığı konusunda bizlere telkinler veriyordu. Oysa bazen bir
Selâmünaleyküm kitapseverler :)
İmam Gazali ile tanışmama vesile olan etkinliği (#110542112)gerçekleştiren arkadaşlara teşekkürü borç bilirim. Allah razı olsun.
Kitabımızın önsözünde İmam Gazali'nin ilim hayatından kısaca bahsediliyor. İmâm Gazâli dönemin en ünlü âlimi olmasına rağmen, şöhrete kavuşmasına rağmen tek
Eğer hakikat daha yalın ve anlaşılabilir bir form içinde olsaydı, onun vekili ya da temsilcisi olarak bunca zamandır işgal ettiği, ama tam da bu şekilde onun için açık tuttuğu konumdan dini alaşağı ederdi elbette. İşte o zaman din vazifesini yerine getirmiş ve ömrünü tamamlamış olacaktır; o zaman olgunlaşmasına önayak olduğu insan soyunun kendisinden uzaklaşmasına ses çıkarmayabilir, kendisi de huzur içinde son nefesini verebilir; bu dinin rahat, ıstırapsız ölümü olacaktır.
Sema Kaygusuz'u pırıl pırıl hikâyeleriyle tanıyalı herhalde 7-8 sene olmuştur. Sandık Lekesi'ni sahilde, etraf çocuk sesleriyle dolu, bir yandan da bir şeyler içerek okuduğumu hatırlıyorum. Beni ilk çarpan elbette üslûbuydu; dil kullanımı, şiirsel anlatımı hemen etkilemişti beni. Yazarın romanlarını okumadım, 'Yere Düşen Dualar' ilk romanıydı,
Felsefe ve din; bu ikisi arasında sıkışan, metafor yönü ile imgesel boyutta ele alınan "Hakikat" mefhumu. Metnin yoğun anlatımı ve ağır biçem özelliği çerçevesinde, din ve felsefenin, gerçeklik kavramı yoluyla ulaşılmak istenen sözünü ettiğimiz, aslında tam mahiyeti çözülmemiş hakikate varma temel problemi, alışılmamış tartışma tekniği
Bu dünyada seni ezmek ya da sömürmek yetisinden yoksun, senin özgür olmanı gerçekten isteyen, yani içinde gerçek ve içtenlikli bir istek duyan kadınların ve erkeklerin de yaşadığını anlayamazsın. Bu kadın ve erkeklerden hoşlanmazsın, çünkü onlar sana yabancıdır. Onlar yalın ve dolaysız insanlardır; sana göre taktik neyse, onlara göre hakikat odur. Sana küçümsemeyle değil, insanların yazgısı karşısında duydukları acıyla bakarlar; bakar, ve içini görürler.
(Her şeye rağmen dünya dönüyor)*
İnsanların gönüllerindeki sırları pamuk gibi lif lif edip açığa vurduğu için "Hallac" ve davasının zafere ulaşmış olduğuna işaretle de "Mansur" (Hallâc-ı Mansur) adıyla, bilinir...
-ayrıca;
●Hindistan’da "Al-Mucit" (icad eden, yaratan),
●Çin ve Türkistan’da
Sezai Karakoç 'u okumak, okurken satırları arasında dem almak, huzuru koklamak ve özümsemek muazzam bir yolculuk zannımca. Her bir eserinde, ruhunuzun kıyısında benliğiniz ile başbaşa kalıp, onu dinlemek, dinlenmek ve öğrenmek ise bu yolculuktan payımıza düşen en nadide