Deliye en iyi yanıt sessizliktir. Yanıt olan her söz deliden sana sıçrar. Hakarete hakaretle karşılık vermek, aleve kütük atmak gibidir, ama onu suçlayanı sükûnetle karşılayan insan bu yaptığıyla çoktan yenmiş olur onu. Bir keresinde, Hazreti Muhammed ile Hazreti Ali, Ali'nin ona hakaret ettiğini söyleyip kabalık yapan bir adamla karşılaşmıştı. Ali buna uzun süre sabırla ve sessizce katlandı ama sonra kendini tutamayıp hakarete hakaretle yanıt verdi. O zaman Muhammed yürüyüp gitti, bu ikisini tartışmalarıyla baş başa bıraktı. Koşup da Muhammed'in yanına yetişen Ali, gücenmiş bir halde sordu ona: Neden beni bu küstah adamın hakaretleri karşısında yalnız bıraktın? Muhammed yanıt verdi: Bu adam sana hakaret ettiği zaman sen sustun, ben de senin etrafında on melek gördüm, hepsi de ona yanıt veriyordu. Ne zaman ki sen adama hakaretle yanıt vermeye başladın, melekler bıraktı seni, ben de yoluma devam ettim. Müslüman Meseli
Sayfa 532 - Alfa Yayınları, 2022 BaskısıKitabı okudu
Reklam
İnsanın ömrü onun özündən xəbərsiz ötüb keçir; ötən günlərin sədası yalnız sonradan-sonraya adamın qulağına gəlib çatır.
“Yalnız bu kadar mükemmel bir ahlaka sahip ama bu kadar mutsuz bir kadın görmedim.”
annem kisilikli bir kadındı... oldukça erdemli bir kadın. Yalnız bu kadar mükemmel bir ahlaka sahip ama bu kadar mutsuz bir kadın görmedim. Erdemlerinin yükü altında eziliyordu, kendi dahil herkese hayatı zindan ediyordu. Elli yıllık yaşamı boyunca bir an olsun dinlenmedi ya da elleri kucağında oturmadı; bir karinca gibi telaş ve koşturmaca içinde didinip durdu - tamamen boşu boşuna; tabii bu, karıncalar için söz konusu değil. Huzursuzluk kurdu gece gündüz içini kemirdi. Onu sadece bir kez tamamen sakin gördüm, o da tabutunda, ölümünden sonraki gün. Ona baktığımda yüzünde yenik bir şaşkınlık ifadesi görüyordum; aralık dudakları, sarkık yanakları ve uysal bakışları şöyle diyordu: "Ne güzel şey huzurlu olmak!" Güzel tabii, nihayetinde yaşamın bezdiren anlamından, var olmanın daimi ve amansız farkındalığından kurtulmak güzel şey
Epigraf
... Yaşlandıkça biz, Daha yabancılaşıyor dünya, oluş daha karmaşıklaşıyor Ölü olsun, canlı olsun. Öncesiz ve sonrasız, Yoğun an değil ayrılan an, Her an tutuşan bir ömür Yalnız bir tek adamın ömrü değil Dili çözülemeyen eski taşların.
Sayfa 75 - an yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yalnız bu kadar mükemmel bir ahlaka sahip ama bu kadar mutsuz bir kadın görmedim.
- " (…) Şemsipaşa’dayım… Sertçe bir rüzgâr ve üşütmeye mahsus bir güneş… Seyyar çaycı Zülfü’nün bir bardak çayı… Balık yerine su çeken meraklılar… Bir kanepeye ilişmiş oturuyorum… Cehennemde vazife gören melek gibi, insan, hayvan, nebat ve cemat harmanının lisân çehresinde ısınıyorum… Yanıma bir kedi yanaşıyor; tuhaf bir duygu… Sanki kedi,
Sayfa 370 - 371 İBDA YayınlarıKitabı okudu
- " (…) Rahmetli Sülbiye Gider teyze… Karşımızda, en büyük oğlu rahmetli Faik Gider amca ve Hüsniye Gider yenge ile oturuyor… Bu tek katlı şirin evin arka bahçesinde de bir ev var; orada da en küçük oğlu Bedri ağabey ve Zehra yenge… Yanlarında, baştan kerpiç ve iki katlı, sonradan üç katlı inşâ edilen beton binada da, rahmetli Memduh amca ve
Sayfa 139 - 142 İBDA YayınlarıKitabı okudu
“Öz-bilinçten çekingen olan yalnız ve çekingen insanların talihsizliği, sadece gözleri olmasına ve gerçekten de onları açmasına rağmen, hiçbir şey görmüyor ya da her şeyi sahte gözlüklerle sanki yanlış ışıkta görüyorlar.”
Reklam
Babamın kumar tutkusu vardı; annem kişilikli bir kadındı,oldukça erdemli bir kadın. Yalnız bu kadar mükemmel bir ahlaka sahip ama bu kadar mutsuz bir kadın görmedim. Erdemlerinin yükü altında eziliyordu, kendi dahil herkese hayatı zindan ediyordu. Elli yıllık yaşamı boyunca bir an olsun dinlenmedi ya da elleri kucağında oturmadı; bir karınca gibi telaş ve koşturmaca içinde didinip durdu – tamamen boşu boşuna; tabii bu, karıncalar için söz konusu değil.- Huzursuzluk kurdu gece gündüz içini kemirdi. Onu sadece bir kez tamamen sakin gördüm, o da tabutunda, ölümünden sonraki gün. Ona baktığımda yüzünde yenik bir şaşkınlık ifadesi görüyordum; aralıklı dudakları, sarkık yanakları ve uysal bakışları şöyle diyordu: “Ne güzel şey huzurlu olmak!” Güzel tabii, nihayetinde yaşamın bezdiren anlamından, var olmanın daimi ve amansız farkındalığından kurtulmak güzel şey! Aslında ikisi de birbirinden beter.
Müteakip hadiseler, resmiyette Balkan Savaşları’ndan sonra kurulacak (Eşref daha sonra yeniden kurulduğunu söyleyecekti) ve imparatorluğun son yıllarında ekseriyetle dramatik ve trajik sonuçları olan kritik bir rol oynayacak Teşkilat-ı Mahsusa’nın ortaya çıkışında Libya’daki sürecin mühim bir aşama olduğunu gösterecekti. Enver, Eşref gibi fedaî