Gitgide alışıyorum sana.... Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz... Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin... Yanımda olduğun zamanlar; Sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor, Alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun... Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan... Alışkanlıklar daima korkutur beni... Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim... Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır... Fakat şimdi sana alışıyorum... Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor. Yalnız içimde garip bir korku var.
Bir aralık kız bir tütüncüden Fransızca bir mecmua alıyor. İçime bir Fransızca konuşma arzusu geliyor. Fransızca konuşmayı, hele Beyoğlu'nda olursa, hele iki Türk arasında, iki Türkiyeli arasında olursa gayrikabili tahammül bulurum. Hatta bazan çirkin, ayıp bulduğum da olur. Öyle olduğu halde ben de Fransızca başlıyorum: – Hiç başınızı
Yağmurlu HavaKitabı okudu
Reklam
Issız adaya bile düşsem özgür ve/veya yalnız değilim; çünkü aklım var.
Sayfa 130Kitabı okudu
Bu milletin yakın bir zamana kadar, kendisine mahsus bir adı bile yoktu. Tanzimatçılar ona: “Sen yalnız Osmanlısın. Sakın başka milletlere bakarak sen de millî bir ad isteme! Millî bir ad istediğin dakikada Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasına sebep olursun” demişlerdi. Zavallı Türk, vatanımı kaybederim korkusuyla “Vallahi Türk değilim, osmanlılıktan başka hiçbir içtimai zümreye mensup değilim" demeye mecbur edilmişti.
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı.
“Nizamettin için bu dünyada ciddi bir iş,ciddi bir münasebet,ciddi bir düşünce diye bir şey yoktur.Fakirlerle,çalışanlarla,memurlarla,hayatla,aşkla,her şeyle ve herkesle alay eder.Yalnız kuvvetliler ve zenginler karşısında korku ile karışık bir saygı duyduğunu burada söylemek lazım.Çünkü biraz önce yazılanlardan onun dünyaya,yaşamaya hiç önem vermeyen bir felsefeye sahip,kişiliği kuvvetli bir adam olarak tanıması ihtimali vardır. Nizamettin ahlaksız bir genç miydi? Dürriyeyi evlenmek vaadiyle kandırması, üç çocuk babası zavallı bir adamı, Mehmet Ali’yi baştan çıkarması, onun ölümüne sebep olması gibi şeyler düşünürse bunu evet diye cevap vermek doğru görünecektir. Ben bu kanaatte değilim.O sadece boş kafalı, değersiz bir adam.Kendi kendini kontrol etmek,insanlar, yaşamak hakkında bir an olsun düşünmek ondan çok uzak şeylerdir. İyilik,kötülük,saadet, vicdan azabı gibi duygular,düşünceler onun semtine bile uğramamıştır.Buna birdenbire inanmak güç gelir.Ama ben Nizamettin gibilerin zamanımızda maalesef pek çok olduğunu söyleyeceğim.”
Sayfa 21
Reklam
Doğru. Seni sevdim. Ne söylersem söyleyeyim arkamdan beni kötülemeyecek bir arkadaş olmanı sevdim, kalbimden geçen her şeyi sana anlatabilmeyi sevdim. Mutlu olduğumda içtenlikle benimle birlikte sevinmeni, yanlış bir şey yaptığımda bana hayal kırıklığı dolu gözlerle bakmamanı sevdim. Beni olduğum halimle kabul ettiğin için sevdim. Başını kaldırdı, sessizce duran Sóına baktı. "Biliyor musun? Buraya böyle gelişini bile... Seviyorum. Çünkü sen varken yalnız değilim."
Kış aylarında birden hastalandı Mustafa Hoca. Karlı bir günde, karısının ısrarlarına rağmen derse gitmiş ve vasıta bulamadığı için okula kadar yürümek zorunda kalmıştı. Onu yollamak istemeyen Jale Hanım'a, "Bu iş şakaya gelmez, demişti, "Bir mühendisi iyi yetiştirmezsek, sonra felâketlerle karşılaşırız; yapılar çöker, şakası yok
Sayfa 237Kitabı okudu
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Son çiçekçi de öldü. Ceketimin cebine koyabileceğim tek bir çiçek bile yol artık.
Reklam
Yalnız kalmak, terk edilmek, unutulmak... Bunların hangisinden daha çok korkuyorum? Belki de unutulmak en kötüsü. Yalnız kaldığımda bir yerlerde birinin beni düşündüğünü hayal edebilirim hep. Terk edildiğimde özlendiğimi, o kişinin yaptığından pişman olduğunu hayal edebilirim. Unutulduğumda ise hayal edecek hiçbir şey bulamam. Sanki bu dünyada hiç var olmamışım gibi... En kötüsü de beni unutan kişiye öfkelenmem söz konusu bile olamaz, çükü o bunu bilerek yapmamıştır ki.
Kumanda'n İsmet!
Kendi anlatımına göre İsmet Paşa, Mustafa Kemal'le 1916'daKafkas Cephesi'nde tanışmıştır. Kendisi 2. Ordu'nun kurmay başkanıyken başlarına Mustafa Kemal atanır. Ordunun durumunu sorarkendisine. İsmet Bey de 2 saat boyunca anlatır ve bir taarruz teklifinde bulunur. Mustafa Kemal de bayılır bu teklife. İnönü'ye
Sayfa 58 - TimaşKitabı okudu
Yalnız değiliz
Bir ufka vardık ki artık Yalnız değiliz sevgilim. Gerçi gece uzun, Gece karanlık Ama bütün korkulardan uzak. Bir sevdadır böylesine yaşamak, Tek başına Ölüme bir soluk kala,
Sayfa 20 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Hani ben kendi hesabıma, bütün bütüne kayıtsız kalmayı tercih ederdim ama, buna bu ara mevsim uygun değildi. Lakayt bir hal takınabilmek için bereket yaz geliverdi. Oh! Kimselere selam vermiyorum. Senede dört kelime konuşmadığım adama nezaketen gülmeye bile mecbur değilim. Görmemezliğe geliyorum. Başımı çeviriyorum. Ama insanlar tuhaf! Kendilerini sevmeyen, önem vermeyene daha bir büsbütün tutuluyor, kendisini küçük görür gibi olana -hakikatte onları küçük görmekten çok uzak bir histi bu- musallat oluyorlar. O zaman ilgiyi büsbütün kesmek, daha doğrusu bir çeşit tersine ilgi hali olan küsmek faslı geliyor. Bunun için de uzun uzun düşünmeye, bir plan kurmaya hacet kalmadan tam kavgaya kadar gitmeyen büyükçe bir ağız dalaşıyla meseleyi çözüveriyor, selamı sabahı kesiyoruz. Aman, ne rahatlık! Ne derin, ne sevimli, ne pişmanlıksız bir rahatlık bu! İçinde hiçbir pişmanlık duymadan birisiyle ilgiyi kesmek... O ilginin her günkü külfetlerinden kurtulmak... Bu hissi, bu rahatlığı yalnız kendimde duyduğumu sanır, az buçuk üzülürdüm. Sonra o küsümün de rahatladığını, selamsız sabahsızlığımızdan onun da tat duyduğunu sezinleyince bir ara, sevincim bütün bütün arttı.
Sayfa 120Kitabı okudu
Unutulmak
Yalnız kalmak, terk edilmek, unutulmak... Bunların hangisinden daha çok korkuyorum? Belki de unutulmak en kötüsü. Yalnız kaldığımda bir yerlerde Birinin beni düşündüğünü hayal edebilirim hep. Terk edildiğimde özlendiğimi, o kişinin yaptığından pişman olduğunu hayal edebilirim. Unutulduğumda ise Hayal edecek hiçbir şey bulamam. Sanki bu dünyada hiç var olmamışım gibi... En kötüsü de beni unutan kişiye öfkelenmem söz konusu bile olamaz, çünkü o bunu bilerek yapmamıştır ki.
Sayfa 133Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.