"Ben... sizi... bilemezsiniz sizi ne kadar... bana sizden hep o, işte Kolya, her zaman öyle bir hayranlıkla söz ederdi ki... Onun hayranlığını severim. Kolya'nın ahlakını bozmuş filan değilim. Burada, geride yalnız onu bırakıyorum... Arkamdan çok kimse bırakmak istiyordum, çok kimse... Ama kimsem yoktu, hiç kimsem yoktu! Etkin bir adam olmak istiyordum. Hakkımdı bu. Ah ne kadar çok şey istiyordum! Şimdi hiçbir şey istemiyorum, hiçbir arzum yok. Bir şey istememek için kendi kendime söz verdim. Artık gerçeği bensiz arasınlar. Evet, doğa çok alaycı! Sonradan alay edeceği son derece iyi yaratıkları meydana getirmek niye? İşte dünyada en olgun varlık diye kabul edilen tek örneğe de, denizler kadar, bütün insanlığın içinde boğulabileceği kadar kan dökülmesine neden olan sözler söyletti. Ne iyi oluyor da ölüyorum! Belki ben de korkunç bir yalan söylerdim, doğa bu azizliği yapardı belki!.. Ben kimseyi baştan çıkarmadım... Ben insanların mutluluğu,gerçeğin bulunup yayılması için yaşamak istedim. Penceremden Meyer'in duvarına bakarken, yalnız bir çeyrek saat konuşarak herkesi, herkesi inandırmayı düşündüm. Ama hayatımda yalnızca bir kez o da bütün insanlarla değil, sizinle karşılaştım. Ne oldu? Hiç. Beni aşağı gördünüz, o kadar. Demek aptalım, gereksizim. Demek çekilmek zamanı geldi. Arkamda bir anı bile bırakmayı başaramadım. Ne bir ses ne bir iz... Ne yaptığım bir iş, ne yayımladığım bir düşünce!.. Alay etmeyin bu aptalla! Unutun. Her şeyi unutun... rica ederim unutun, bu kadar zalim olmayın! Biliyor musunuz, eğer şu verem imdadıma yetişmese kendi kendimi öldürecektim..."