(Efendimiz (sav)’e Yapılan İlahi İkazlar)
Zelle, peygamberler için kullanıldığında “en faziletli olanı terk edip, faziletli olanı yapmalarıdır.” şeklinde ifade edilmiştir. (Nesefi, Medarik, 4/365)
Üstelik Musa, Kitab-ı Mukaddes'de anlatılanlara bakılırsa, düşünülebilecek en dehşet verici karaktere sahiptir. Anlatılanlar doğruysa, başlangıçta sefil bir durumdaydı ve daha sonra din adına ya da dini koruma bahanesiyle pek çok savaş çıkardı; bu maskeyle ya da bu sevdayla herhangi bir ulusun tarihinde yer alabilecek en vahşi ve benzersiz gaddarlıklar yaptı. Sadece bir örnek vereceğim:
Yahudi ordusu cinayet ve yağma seferlerinden birinden dönerken şu olay anlatılmaktadır (Çölde Sayım, 31:13. ayet): "Musa, Kâhin Elazar, topluluğun önderleri onları karşılamak için ordugahın dışına çıktılar; Musa savaştan dönen ordu komutanlarına -binbaşılara, yüzbaşılara- öfkelendi; onlara 'Bütün kadınları sağ mı bıraktınız?' diye çıkıştı, bu kadınlar Balam'ın verdiği öğüde uyarak Peor olayında illilerin Tanrı'ya ihanet etmesine neden oldular. Bu yüzden Tanrı'nın topluluğu arasında ölümcül hastalık baş gösterdi. Şimdi bütün erkek çocukları ve erkekle yatmış kadınları öldürün; yalnız erkekle yatmamış genç kızları kendiniz için sağ bırakın."
Sayfa 84 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları·Kitabı okuyor
Seni seviyorum. Sen de beni sevme.
Bir portakal ağacının hayatı boyunca yetiştirdiği on sekiz bin portakaldan sonuncusu ol ve C vitamini olarak girdiğin vücuttan büyük bir fikir olarak çık; Esatir-i
Pavese’nin 1949’da yazdığı bu roman, yalnızlık duygusunu ve intiharı sarsıcı bir şekilde ele alıyor.
Hikâye, Roma’dan doğduğu şehir olan Torino’ya dönen iş kadını Clelia’nın gözünden anlatılıyor. Clelia burada, kaldığı otelde intihar girişiminde bulunan Rosetta ve onun arkadaş çevresiyle zaman geçiriyor. Zamanla Rosetta’yla dostluk kuruyor ve bu arkadaş grubunun yaşamına içeriden bakmaya başlıyor.
Clelia’nın etrafındaki kadınlar; bir zamanlar imrendiği, özgür ruhlu, kendinden emin kadınlarken; şimdi hayata karşı umutsuz, züppe, savrulmuş kadınlara dönüşmüşler. Clelia, bu dönüşümü oldukça alaycı ve yer yer yargılayıcı bir dille aktarıyor. Roman boyunca Clelia, bu kadınlarla olan ilişkilerinde hem yakınlık kuruyor hem de giderek onlardan uzaklaşıyor, içsel bir yabancılaşma yaşıyor.
Romanın dili yer yer sivri ve soğuk; duygusal olarak mesafeli. Özellikle bazı bölümlerinde ağırlaşan tempo beni zaman zaman zorladı, ama genel olarak anlatım gücü ve karakter derinliği etkileyiciydi.
Pavese’nin kadın karakterler üzerinden çizdiği yalnızlık ve arayış hali hâlâ güncelliğini koruyor. Umutsuzluğun sessiz biçimlerini anlamak isteyenler için sade ama etkili bir roman.