Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
167 syf.
·
Puan vermedi
·
8 saatte okudu
Bir başkasının raflarında tozlanırken birden önüme düşen bir kitaptı. Öyle yazarı araştırıyım, kitabı inceliyim muhabbeti nedense hiç olmadı. Kitabı elime aldım ve başladım okumaya… Öncelikle yazarın serbest müstezat tarzında yazılar yazdığını görüyoruz. Bir ara 12’li hece ölçüsüyle yazılmış bir kıta gördüm haricinde- Can Yücel- tarzı nesir gibi bir yazımı vardı. Kitabın basıldığı yıl tam olarak 2000. Eee bir kitap o yıllarda basılır da “1999 depremi” üzerinde durmaz mı? Duruyor tabii. Belki öyle kafiyeler, müthiş sözler göremedim. Ama yazarın kimi zaman bir ramazan vakti sofra başında kimi zaman yalnızlığın pençesi altında yazdıklarını yaşadığını hissettim. İlk başlarda aşk, yalnızlık, ölüm temaları üzerinde dururken ilerleyen sayfalarda öğretmenlere, siyasete, depreme ve özellikle yazarın tarihe dair görüşlerine değindiğini görüyorsunuz. Necip Fazıl’ı, Osmanlıyı, Fatih’i ve 2. Abdülhamid’i çok sevdiği bütün yazılarından belli oluyor. Belki öyle çok süslü cümleler bulamıyorsunuz. Belki yazarın çoğu yazısına da katılmıyorsunuz. Ama yazarın yazılarında samimi olduğunu her yazısında içten içe hissediyorsunuz. Bir anda karşıma çıkan, sorgusuz sualsiz okuduğum bu kitap tesadüf mü yoksa tevafuk mu bilemedim. Her ne olursa olsun okudum gitti.
Kalbim Nerde Sanıyorsun?
Kalbim Nerde Sanıyorsun?Murat Başaran · Zafer Yayınları · 200224 okunma
ÖLÜME YAKIN Akşamüstüne doğru, kış vakti; Bir hasta odasının penceresinde; Yalnız bende değil yalnızlık hali; Deniz de karanlık, gökyüzü de; Bir acayip, kuşların hâli.
Reklam
Yani yalnızlık denen nane, öyle şarkılarda anlatıldığı gibi insanın üstüne gece vakti çökmüyor. Tam tersine gece vakti seyreliyor yalnızlık, hazmı kolaylaşıyor. Zor olan, güneşin parladığı öğle vakitleri, öğlenden sonraları, pazar sabahları, cıvıl cıvıl piknik yapılan ikindiler...
Sırf bu nedenle, mümkün olduğunca uyumuyorum. Yani yalnızlık denen nane, öyle şarkılarda anlatıldığı gibi insanın üstüne gece vakti çökmüyor. Tam tersine gece vakti seyreliyor yalnızlık, hazmı kolaylaşıyor.
Issız denizde sarsak bir sandal gibi Kendi içimde kürekler çektim Savrulup gitti bütün şehirlerim Belki de ben yırttım alnımdaki o haritayı Yalnızlık bana mahsus, ama anladım ki Yok bir bekleyenim, sevenim Adı sanı ucu bucağı kendinden menkul Ey en derin rüyaların uyanma vakti Göreceksem, önce güneşe alıştır beni...
Sayfa 411Kitabı okudu
Reklam
Bana kalsın bu yalnızlık Senin olsun tüm renkler Düşme sen ağlama Her sesi ezberlersin Vakti gelsin diye beklersin Garipsersin Manidar olur varsa rüzgar Yoksa yağmur yağsın der gibisin İsyankar olur varsa hasret Sen de sabret kalbim.
Ölüme Yakın
Akşamüstüne doğru, kış vakti; Bir hasta odasının penceresinde; Yalnız bende değil yalnızlık hali; Deniz de karanlık, gökyüzü de; Bir acayip, kuşların hâli. Bakma fakirmişim, kimsesizmişim; - Akşamüstüne doğru, kış vakti - Benim de sevdalar geçti başımdan. Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış; Zamanla anlıyor insan dünyayı. Ölürüz diye mi üzülüyoruz? Ne ettik, ne gördük şu fâni dünyada Kötülükten gayri? Ölünce kirlerimizden temizlenir, Ölünce biz de iyi adam oluruz; Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış, Hepsini unuturuz.
Sayfa 103 - YKYKitabı okudu
Ne diyebilirim: ben ile kendim arasında derin bir sessizlik var. Birlikte, bir çeşit ağırlaştırılmış yalnızlık yaşıyoruz. Aramızdaki gerilim, sadece kötü havalarda ve geç saatlerde biraz hafifleyip çekilir hale geliyor. Sırf bu nedenle, mümkün olduğunca uyumuyorum. Yani yalnızlık denen nane, öyle şarkılarda anlatıldığı gibi insanın üzerine gece vakti çökmüyor. Tam tersine gece vakti seyreliyor yalnızlık, hazmı kolaylaşıyor. Zor olan, güneşin parladığı öğle vakitleri, öğleden sonraları, pazar sabahları, cıvıl cıvıl piknik yapılan ikindiler… Geceler güzel.
Turunçların gökyüzüne oturdum. Bahçelerin kaderinden bir sonsuzluk vakti. Hanımeliler frenkincirlerini kokusuna boğuyordu. Boynumda uzakların cümlesiz çanı. Başsız ayaksız çarşılar. Vitrinlere boyanmış yoksulluk. Yalnızlık pergeli bir kalabalık. Evlerin kum haritası yüzler. Sevgisizlik gökyüzünü yere indirmişti. Herkes bir kayıp dua toprağın rahminde. Yollar çekilmiş çekilmiş, can verdiğin aynalara dönmüştün çoktan. Dokunmak ayrılığın gülüydü de top top soluyordu içimde. Deniz bahçeye kadar uzanmış, papatyalardan kirpikler ediniyordu*
Sayfa 15
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.