Ben böyle yalnızlık görmedim :)
Kitabın imgeleri, olayların geçtiği yer, kadın ve erkek karakterler ayrı ayrı tahlil edilebilir.
Ama bu benim yapabileceğim güçte bir şey değil.
Kitap sıra dışı her olayı sıradan bir olay gibi anlatıyor. Sonra da çıkıp gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız burda diyor :)
Haklı aslında, edebiyatın gerçekle ve gerçeküstülükle alay eden bir yönü hep var, yoksa bunca harf yan yana sıralanıp ruhta bunca kargaşaya yol açmazdı.
Latin Amerika'nın çalkantılı çoğu kez savaşlarla uğraş verdiği bir hayatın yansımalarını sunuyor.
Siyasî olarak ne muhafazakârlar ne de liberaller umrunda. Sadece kendi gerçeğini harmanlama gayretinde sanki.
-Kitapta rahatsız eden yerler, sürekli kendini tekrar eden nesil ve ensest yaşam tarzı. Ama tabiki de bunun rahatsızlığı kendi kurulu olgularımızla doğru orantılı-
Kadın karakterler daha çok ayakları yere basan gerçekliği temsil etseler de erkeklerin o sonu gelmez uçarı dünyalarında kaybolmaya mahkûm kalıyorlar. Sanırım bununla da hayallerin gerçekler üzerindeki o zorunlu galibiyetini gösteriyor bize:)
Ah Macondo... Başlangıçta isimlendirmelerin ve ölümlerin olmadığı bir cennetten sonrasında kendi kıyımlarına şahitlik eden bir toplumun cehennemine evriliyor ve silinip gidiyor.
Hiç olmamışçasına.
Kendi kaderlerini tayin edemeyen topluluklar, gereksiz heyulâlarla akıntıya kendilerini bıraktıklarında hiç kimsenin anlayamayacağı kadar yalnızlaşıyorlar.
Evet çok insan var ama hepsi yalnız.
Öyle ki ölüm yalnızlıklarından geliyor.
- Allah kimseye vermesin böyle yalnızlığı diyeyim Yaşar Kemal'den alıntıyla- :)