Ne yaşam ne de ölüm daha önce bu kitapta anlatıldığı şekliyle anlatılmadı. Okurken sarsılmamak elde değil. Yaşamın her hali yazarın kaleminde vücut buluyor. Kitapta kendinizi bir sarmalın içerisinde buluyorsunuz. İkinci okuma hemen içinizde başlıyor. Anlatıyı daha iyi yorumlayabilmek için yazarın mektuplarını okumanızı tavsiye ederim.
2007 yılında David Lassman adında bir İngiliz, yazdığı kitapların yayınevlerinden sürekli geri çevrilmesinin kabahatini kendi yazdıklarında değil yayınevlerinin sallapatiliğinde arar ve tuhaf bir oyunla bunu ispatlamaya girişir. Sadece İngiliz edebiyatının değil, dünya edebiyatının temel taşlarından sayılan Jane Austen‘ın üç büyük romanını ufak
- Tatar Çölü
DINO BUZATTI
- Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
/ İnsanları Seveceksin
E. M. REMARQUE
- Yanardağın Altında
MALCOLM LOWRY
- Dorian Gray’in Portresi
her düşte, her gölgede seni görmek, beni, sonunda, ne yapabiliriz , diye sormak için hiçbir zaman göndermeyeceğim bu mektubu yazmaya zorluyor. Ne tuhaf,
değil mi? Ama gene de - kendimize, kendimizden ayrı yarattığımız kendimize borcumuz değil mi, yeniden denemek ? Ne oldu o bir zamanlar paylaştığımız sevgi ve anlayışa! Ne olacak ona - yüreklerimize ne olacak? Dünyada geçen bu garip yıllarımıza anlam veren tek şey, sevgi; korkarım bunun yeni bir buluş olduğunu söylemek zor.
Cinayet kurbanı katilini nasıl inandırabilir hortlamayacağına? Ama geçmiş fark edebildiğimizden çok daha büyük bir hızla doluverir ve Tanrı pişmanlıklara fazla sabır göstermez!
Ama kendini evrenin güçleri tarafından parçalanmaktaymış gibi hisseden birisine karşı ne kadar ilgi duyabilirdi ki doktor? Hangi merhemler sürülmüştü ruhuna?
Bilimin yorumcuları bile nereye kadar bilebilirlerdi, dipsiz kötülüğün onlar için korkunç olan öldürücülüklerini?