Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Yüreğim seni çok sevdi o yürek talan o yürek yangın yeri o yürek seni istiyor bir tek seni..."
Salladığın el, sallandırdığın umutlar aslında elinde. Elinde değil biliyorum, Ve elimde değil sil baştan başlamak her şeye. Kırıldık ve paramparçayız… Hayallerimiz birikmiyor artık avuçlarımızda, Avuçlarımız yangın yeri, Avuçlarımız acı taşıyor, Acılarımız merhem şimdi geçmeyen yaramıza… Gül düşmüyor artık gülümseyişlerimizde yanaklarımıza, Dönüşsüz yol düşüyor yar, aramıza. Kurduğumuz düş üşüyor, Çalmıyor bu son bakışlar kalbimizi ayrılığın cebinden, Tüm mutluluklar yüzümüzde biraz hüzne çalıyor…
Reklam
kilometrelerce uzakta değilsin ki sen, bir yangın yeri içim ve sen alevlerin rengisin ...
Akşam vakti sardı yine hüzünler Kalbim yangın yeri, gel kurtar beni senden... (Ezginin Günlüğü / 1980)
Tanbûrî Cemil'in Ninni'sini bir musikî şaheseri saymak epeyce güçtür. Fakat o plağı bulursanız iyi dinleyin. İktisadî denkliliği bozulmuş, mihrabı çökmeğe yüz tutmuş, gururunu yapan geleneklerin duvarı çatlamış bir topluluğun iç benliğini en canlı yerinde verir. Tanbur, san'atın hududuna girmeyen bir taklitle de olsa bütün havayı nakleder. Şüphesiz eski İstanbul sadece bu hüzün, bu hislilik değildi, sanıldığından çok fazla eğleniyordu. Belki de bu ninni, Hüseyin Rahmi'nin hayatımızın her safhasını alaya alan romanları gibi biraz da eğlenmek için yapılmıştı. Bununla beraber, bu fakirler cemiyetinde, saadeti bir ruh muvazenesinde arayan saf ve ahenkli insanların hayatında, her şeyin peşine bu gölge iyiden iyiye takılmaya başlamıştı. Doğrusu istenirse bu 'hüzün' biraz da kendiliğinden gelen bir şeydi. Tıpkı boş bir tiyatro sahnesinde seyredilen bir akşam saati gibi hayatın bazı unsurlarından doğuyordu. Petrol lambası, hava gazı ile yarı aydınlanan sokak, dilenci sesleri, bekçi sopası, yangın korkusu, acı vapur düdükleri, fazla dindar hayatın verdiği o garip psikozlar adeta matematik şekilde onu hazırlayıp besliyordu. Fakat ne de olsa vardı ve etrafımızdaki havayı elle dokunulacak şekilde kesifleştiriyordu. Onu kaybettiğimiz zaman kendimizi çıplak bulmamız, sarsılmamız da hayatımızda büyük bir yeri olduğunu gösterir.
Sayfa 132Kitabı okudu
Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, Değil mi ki ayaklar altında insan onuru, O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış, Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru, Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş, Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
Reklam
Jack Kerouac Kendini Anlatıyor Ben hayatım boyunca pranga mahkûmiyetlerinden kaçan köksüz bir ağaç oldum. Ne durmayı ne de aynı yolu ileri geri kat etmeyi severim. Bana sorarsanız, gerçek yaşam hiç durmadan dosdoğru denize doğru gitmektir. Öyküler söylemek, öyküler dinlemek, öyküler yaşamak… Benim öyküm de onlardan biri. Her zaman gizlice
Gözleriniz madam Gözlerinize bakıyorum da Sanki bir yangın yeri Yüzünüz talan edilmiş bir İmparatorluktan kalma gibi, Bir şair oturmuş o iki kaşın arasına, Tüten dumana ve akan kana bakmaksızın Aldırmaksızın… Patlayan bombalara şiir söylüyor gibi Kemal Sayar
"Yüreğim seni çok sevdi o yürek talan o yürek yangın yeri o yürek seni istiyor bir tek seni..."
nasıl bir rüyanın içindeyim ben gerçek mi hayal mi yüreğim yangın yeri anlatamam ki Yüreğin göz yaşları Gizli akar bilinmez(ilke)
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.