Resim yapmak ve insanlar hakkındaki hükümlerimi bunlara aksettirmek istiyorum ve belki biraz da muvaffak oluyorum... Fakat bu da boş... Kendilerini istihfaf ettiğim insanların bunu anlamasına imkân yok, anlayabilecek olanlarsa zaten istihfafa layık olmayanlar. Şu halde bütün sanatlar gibi resim de muhatapsız, yani asıl kastettiklerine hitap etmekten aciz... Buna rağmen dünyada ciddiye aldığım yegane iş budur... Sırf bunun için resim yaparak geçinmek istemiyorum. Çünkü o zaman kendi istediğimi değil, benden istenileni yapmaya mecbur olacağım... Asla... Asla... Vücuduma pazara çıkarmayı tercih ederim... Çünkü onun bence ehemmiyeti yok...
Bence olmuyor, çünkü biz alçak gönüllülükle alçaklığı, yani kendimizi aşağılamayı karıştırdık. Kendine güvenmek ve kendine deger vermekle kibirlenip, böbürlenip kendimizi bir halt zannetmeyi de karıştırmayalım.
Reklam
Kitap 1 - Bölüm 5
“Gerçekten bazı şeyler daha doğdukları anda böyle ayrılmışlardır. Bazıları yönetecekler bazıları da yönetileceklerdir. …bir birliği olan her şeyde yöneten-yönetilen ilişkisi ortaya çıkar… Doğalarımızın duygusal bölümü için de akla sahip olan bölümü, yani zeka tarafından yönetilmenin hem doğal hem de uygun olduğu açıktır... Bundan ötürü, diyebiliriz ki, iki insan topluluğu arasında, zihinle beden ya da insanla hayvan arasındaki kadar geniş bir ayrılık olan her yerde, işleri bedenlerinin kullanımından ibaret kalan ve kendilerinden daha iyi bir şey beklenmeyecek olanlar, bence, doğadan köledir… Öyleyse, “doğadan köle” bir başkasına bağlı olabilen, dolayısıyla da bağlı olan ve akıl yürütme yetisinden anlayacak kadar pay alan, ama ona sahip olacak kadar pay almayan bir kimsedir.”
"Bu kendini adama, insanlara hizmet etmede, kişiliğin tam olarak ortaya çıkması için hiçbir sınır ve engel yoktur, böylece gerçek özgürlüğü kazanır. '...Kendi isteğiyle, tamamen bilinçli ve hiçbir şekilde zorlanmadan, kendini herkesin yararına feda etmek, bence kişiliğin en yüksek gelişiminin, en yüksek kendini kontrol etmenin, en yüksek irade gücünün ve en yüksek özgürlüğün işaretidir. Herkes için gönüllü olarak hayatını feda etmek, herkes için çarmıha gitmek, ateşe gitmek, kişiliğin en güçlü gelişimi ile yapılabilir. Güçlü gelişmiş bir kişilik, kişilik olma hakkına tamamen güvenen, kendisi için hiçbir korkusu olmayan, başka bir kişiyi kendi kişiliğinden yapamaz, yani başka bir şekilde kullanamaz, ancak onu tamamen herkese verebilir, böylece diğer herkes de aynı derecede bağımsız ve mutlu kişiler olabilir'."
Kitapdan önsözKitabı okuyor
VEBAYLA CEZALANDIRILAN HAYVANLAR
Tanrı öfkesini günahkâr dünyaya belirtmek için korkunç bir salgın gönderdi. Cehennemde doldurulan küçük zehir şişeleri her hayvanın üzerine düştü. Hepsi ölmemişti, ama ölüme yakın bir şekilde yatıyorlardı ve hiçbiri sönmekte olan hayat ateşini yeniden canlandıracak yakıtı aramıyordu artık. Hiçbir yiyecek arzu uyandırmıyordu; kurtlarla tilkiler
Sayfa 68
Hadi bize Nazım Hikmet’i anlat
Yazdığı şiirlere kendisi daima komünist şiirleri derdi. Benim bildiğim devrede, yani Türkiye sınırlarından sonra uzaklaştığı ana kadar bence, hiçbir zaman komünist olmadı. Hatta o zaman Komünist Partisi de onun adını, azaları arasına kaydetmedi. Ömrünün on yedi senesini, vatan toprağındaki cezaevlerinde bıraktıktan sonra, kendi seçtiği yerlerde, kendi kaderini yaşamak için, fakat istemeyerek, mecbur olarak gitti. Bugün artık o, bu gökkubbe altında değildir ve ölüm çok şeyleri halleder. Bizden uzak bir toprakta, bağlandığı toplumun ve sanat dünyasının olağanüstü ilgileri arasında, fakat derin bir nostalji, bir vatan hasreti içinde gözlerini hayata yumdu. Son vasiyeti, ücra bir Türk köyünün mezarlığında toprağa verilmekti. Olmadı.
Sayfa 205 - Remzi KitabeviKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.