Düşünmüyordu İzmail Tavlı. Tüm özlemlerinden soyunuktu. Tüm beklentilerinden kopuktu. Derinliğine çekilmiş denizin arkada bıraktığı bir çakıl taşı gibi oturuyordu kestane ağacının gövdesi dibine atılı sırada.
'Çakıl taşı,' dedi içinden.
Öyle değil miydi yani?
Hayat denizinin fırtınalarıyla yıllar yılı yerlere çalınmış, yıllar yılı yerlere çalınıp aşınmış düz, pürüzsüz, ışıltılı ama hiçbir kimseye lüzumsuz çakıl taşı.
Sayfa 170 - Ötüken Yayıncılık