Kelebekler de uçuşmuştu Allah var
Yanık yürek kokuyor artık
Hangi hikayede kaybolduysan
Kalemimin ucunu değdirmeden
Islandığın yağmurların karasına
Bulana dek yazarım ama
Hançerin ayraç olacak
Affedilmiş ve unutulmuş
Sayfaların arasına …
Yaşamak bir sokak lambası gibi
Bir gece evden atılmış bir çocuk sanki
Tek bir damla tek bir ses gibi
Aklıma düşüyor
Artık delirir koşar şimşeklerim
Yaşamak bu nadir ve gevşek
Hayır bugün hiçbir kimseyi alkışlamıyorum
Ve onların dikilip içi yumurta çürüğü kokan
Kristal fanuslarına baka durdukları gibi bakıp durmuyorum
Ve bazı bey alıkların dediği
DAĞA ÇIKAN KURT
Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını
Kitap, 11 farklı öykünün bir araya getirilerek oluşturulduğu bir eser.
Öykülerin tamamının ortak özelliği, yolda sokakta gördüğümüz ve hikayesi nedir diye biraz olsun düşündüğümüz insanların hikayelerine adeta edebiyat penceresinden yaklaşması. Çukurova yöresinin yaşayan niş kelimelerini öyle güzel serpiyor ki öykülerine, başlıkta yazdığım Orhan
"Kelebekler de uçuşmuştu Allah var Yanık yürek kokuyor artık Hangi hikayede kaybolduysan 'Kalemimin ucunu değdirmeden Islandığın yağmurların karasına Bulana dek yazarım ama..
İşte o kızın anası başucuna oturmuş kızın
Ağıt söylüyordu
Bu ağıt ne işe yarar mı diyorsunuz
Ben ne bileyim, ben yedi tûla sahibi miyim
Ben alleme miyim, ben büyücü, ben kahin miyim
Onun bunun gibi bir vatandaşım
Çok merak ediyorsanız gidin ona sorun
Kızının başucuna oturmuş sallanarak ağıt söylüyor
Dünden beri de ağzına bir lokma koymadı
Sesi de yanık mı yanık
Yürek koymuyor insanda
Ben böylesi seslere dayanamam,
Yüreğim götürmez
Sahiden çok merak ediyorsanız gidin siz kendisine sorun
Sahiden ne işe yarıyor şu ağıt
Allahaşkına gidin sorun
O kızın gözleri
İşte o kadar
Anasının gözleri
İşte o kadar
Gözleri daha çoğaltırım sandınız
Beyler, paşalar, nah, aldandınız
Beyler, ağalar
Marlin Monronun gözleri tamam
İşte o kadar
"Kelebekler de uçuşmuştu Allah var Yanık yürek kokuyor artık Hangi hikayede kaybolduysan 'Kalemimin ucunu değdirmeden Islandığın yağmurların karasına Bulana dek yazarım ama
"Kelebekler de uçuşmuştu Allah var
Yanık yürek kokuyor artık
Hangi hikayede kaybolduysan
'Kaleminin ucunu değdirmeden
Islandığın yağmurların karasına'
Bulana dek yazarım ama
Hançerin ayraç olacak
Affedilmiş ve unutulmuş
Sayfaların arasında..."
Bir yanık kokusu genzimde
Bir ruh sancılar içinde
Evrilmeye çalışan zihin mucizelere gebe
Mümtaz bir yalnızlığın mahcup mizaçları serzenişte
Benzer acıların muadili deva olmuyor hislere
Ağır bir tokat gibi sivriliyor cümlelerde
Sarhoş birkaç aşk cümlesi soluk arıyor masum bedende
Tövbeler ziyanda zihin tarumar
Yürek beklemekten yorgun
Yol aldırası sevdalar suskun
Bir deli fırtına öfkesi savurur bedenleri
Sararmaya yüz tutmuş kalıp düşünceleri
İçimdeki esintiler es vermez azat etmez
Kilit tutmaz kapılar dilsiz
Fırtınalara dayanmış da bahara hasret kalmışım sanki
İyiyim dediğim haller 40 gün gitmez
Seslendiğim yarınlar ses vermez
Biterken bir yaşam siler acımasızca senli izleri
Kapanır aslında mevzular kendinden sanar marifeti..
12/1/2024
Pınar PEKĞÖZ
"Kelebekler de uçuşmuştu
Allah var
Yanık yürek kokuyor artık
Hangi hikayede kaybolduysan
'Kalemimin ucunu değdirmeden Islandığın yağmurların karasına'
Bulana dek yazarım ama
Hançerin ayraç olacak
Affedilmiş ve unutulmuş Sayfaların arasına..."
İçinde evrenin sırrını taşıyan beden
Telaşını ömrüne pay etmeyi nasıl başardı?
Telaş noksanlığı huzura yakışan bir rozet kadar gururlu
Gözler yerde çilelerin döküldüğü zeminler kaygan
Yürek yakan bakışlar çoktan kendini yakmış
Tuhaf olan bundan kendisinin bile haberdar olmayışı
Farkedildiğini farketmez mi insan?
Bir deli bakışı tanırım
"Devrilesi Moskof!” diye başlayan
Bir türkü söylerdi anam eskiden
Yanık yanık “Ooof! Of!” diye başlayan
Bir türkü söylerdi anam eskiden.
Onda bir memleket, bir vatan derdi
Gözümden bir cihan geçer giderdi
Her beytin sonunda “Aah vatan!” derdi
Bir türkü söylerdi anam eskiden…
Türkü değil mısra mısra öğüttü
Beni kaç geceler böyle
Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır
Çığlıklarla parçalanmış uykularda Buruşturulup atılmış aşklarda
Ve çalınmış mutluluklardadır
Ses ile yürek
Büyük rüzgarların o yanık şarkısı
Hala yükselir içimizden dağılır
Coşkunun doruklarında sürer yankısı.
"Kelebekler de uçuşmuştu Allah var
Yanık yürek kokuyor artık
Hangi hikayede kaybolduysan
'Kalemimin ucunu değdirmeden
Islandığın yağmurların karasına'
Bulana dek yazarım ama
Hançerin ayraç olacak
Affedilmiş ve unutulmuş
Sayfaların arasına..."