Şu anda da ışık mışık gördüğüm yok.
- Nasıl olur? dedi. Nasıl olur anlamıyorum. Capcanlı, kıpır kıpır, tam karşımızda ve bize doğru yaklaşıyor.
- Hayır, görmüyorum, dedim. Eğer sen görüyorsan... Omuzlarından tuttum. Amaamı sezdi.
- Hayır, dedi. Hayır, kendi yapamadığınız bir şeyi bana yaphrmaya kalkışmayın.
- Madem ki görüyorsun ışığı, atla,
Bir çiçeği koparmadan koklamayı bilmiyorsunuz bayım.
Bir kadınla sevişmeden sevmeyi, Dövüşmeden barışmayı.
Siz insan olmayı hiç denemediniz bayım. Ne güneşin küfür yemediği kaldı sizden ne yağmurun.
Çamurun içinden çıktık diyorsunuz ya hani,
Siz o çamuru bile kirlettiniz bayım. Yaşıyorsunuz ama yaşattığınız kaç umut kaldı elinizde?
Dilinizde hep
Bir çiçeği koparmadan koklamayı bilmiyorsunuz bayım.
Bir kadınla sevişmeden sevmeyi, Dövüşmeden barışmayı.
Siz insan olmayı hiç denemediniz bayım. Ne güneşin küfür yemediği kaldı sizden ne yağmurun.
Çamurun içinden çıktık diyorsunuz ya hani,
Siz o çamuru bile kirlettiniz bayım. Yaşıyorsunuz ama yaşattığınız kaç umut kaldı elinizde?
Dilinizde hep
"Ben aykırıyım bayım.
Bir çiçeği koparmadan koklamayı bilmiyorsunuz bayım.
Bir kadınla sevişmeden sevmeyi, Dövüşmeden barışmayı.
Siz insan olmayı hiç denemediniz bayım. Ne güneşin küfür yemediği kaldı sizden ne yağmurun.
Çamurun içinden çıktık diyorsunuz ya hani,
Siz o çamuru bile kirlettiniz bayım. Yaşıyorsunuz ama yaşattığınız kaç umut
Ben aykırıyım bayım.
Bir çiçeği koparmadan koklamayı bilmiyorsunuz bayım.
Bir kadınla sevişmeden sevmeyi, Dövüşmeden barışmayı.
Siz insan olmayı hiç denemediniz bayım. Ne güneşin küfür yemediği kaldı sizden ne yağmurun.
Çamurun içinden çıktık diyorsunuz ya hani,
Siz o çamuru bile kirlettiniz bayım. Yaşıyorsunuz ama yaşattığınız kaç umut kaldı
Ben aykırıyım bayım.
Bir çiçeği koparmadan koklamayı bilmiyorsunuz bayım.
Bir kadınla sevişmeden sevmeyi, Dövüşmeden barışmayı.
Siz insan olmayı hiç denemediniz bayım. Ne güneşin küfür yemediği kaldı sizden ne yağmurun.
Çamurun içinden çıktık diyorsunuz ya hani,
Siz o çamuru bile kirlettiniz bayım. Yaşıyorsunuz ama yaşattığınız kaç umut kaldı
"Saygıdeğer bayım!" dedi. "Daha nasıl açıklayayım bilemiyorum.
Durum, sanırım, bütün çıplaklığıyla ortada. Ya da sizin istediğiniz,
belki... Her neyse... Siz benim ... burnumsunuz!"
Burun, binbaşıya baktı; kaşları hafiften çatılmıştı: "Yanılıyorsunuz,
bayım. Ben, kendimim; yani kendime aitim. Öte yandan, aramızda
böylesi alışverişleri mümkün kılacak bir yakınlık ya da herhangi bir
ilişki bulunmuyor. Üniformanızın düğmelerinden anlayabildiğim
kadarıyla siz Adalet Bakanlığı'nda çalışıyorsunuz, bana gelince, Eğitim
Bakanlığı'ndayım."
Siz şimdi nefes almayı yaşamak mı zannediyorsunuz bayım!
Eğer öyleyse çok yanılıyorsunuz
yaşamak sadece ondan ibaret değil ki
Mesela nefes alırken düşünmek
hatta bazen o nefesi zorlaştıracak düşüncelere kapılmak gerekiyor.
Narin ama nasırları oluşmuş o parmakların arasında kalbiniz kadar yanan bir sigara tutmak gerekiyor.
O da zamanla nefes almanızı zorlaştıracak
Lakin kalbinizde bunu yapmayacak mı bayım
Yanmayan buz tutmuş kalbinizde bir gülüşe ve
yahut küçük bir kalbe ısınmayacak mı?
Başta nefes almanızı sağladığını düşüneceksiniz
Zamanla onda nefessiz bırakmayacak mı sizi bayım
Yaşamak sadece nefes olmuyor bayım
Nefesin getirdiği her şeyi kabul ettiğiniz an yaşamaya başlıyorsunuz.
Peki siz bayım
Nefes almayı kabul ediyor musunuz?
Nefesin size getirdiği her şeyle..
Eminim birçok insan gibi, gazete sayfalarının duyguları olmadığını sanıyorsunuzdur. (Evet aynen öyle.) Hıh, yanılıyorsunuz bayım. İnsanlar pek bilmez ama, ağaçların, taşların bile duyguları vardır. (Hadi canım!)
Ben aykırıyım bayım Bir çiçeği koparmadan koklamayı bilmiyorsunuz bayım. Bir kadınla sevişmeden sevmeyi, Dövüşmeden barışmayı. Siz insan olmayı hiç denemediniz bayım... Ne güneşin küfür yemediği kaldı sizden ne yağmurun. Çamurun içinden çıktık diyorsunuz ya hani, Siz o çamuru bile kirlettiniz bayım. Yaşıyorsunuz ama yaşattığınız kaç umut kaldı