Okumak İçin Geç Kalmayın :) İyi Geceler..
Üzerimde yorgunluk var durgunluk hepsi hiçlikten, Hiçten öte bir yol olsaydı gidebilir miydim kendimden. Sırtımdaki ağrı ile, Ne kadar gidilir ki. Sahi kaç kilometre öteye koymuşlardır aydınlığı Bir cühelanın öz güveni bile kadar yokum, Varla yok arşında kaybolmuş özüm. İçimden atamadığım ama sığamadığım da bir şehir burası, Kayboldum, farkındayım ‘’Kendini bulmakla başlarmış yanmak Ve kendini ararken kaybolursun dedi bir şeyh.” Elimde bir ateş yangını var, Bana beni hissettirecektir diye saklıyorum. Ölü bir kelebek tutuyorum avuçlarımda, Artık açsam da parmaklarımı uçamaz biliyorum. Ölü bir kelebek uyutuyorum tırnağım kadar bile kalmadı erimekten, Tozları döküldü önce, Sonra ayakları kırıldı... Parça parça bir ölümü izledim her gün avuçlarımda. Donuk bir cesedden başkası değildi artık. Ama artık bırakmalı, Artık toprağına sarıp sarmalı bu ölüyü, Artık topraktan bir filiz büyütmeli Bir tırtıla anne olmalı acım. Artık bir tırtıla kelebek gözüyle bakmalıyım
Ahmet Taş
Ahmet Taş
Nabzım
Nabzım
Nerede kalmıştık?
Uzun zamandır kimseyi, hiçbir şeyi özlemediğim kadar özlemişim siteyi. Yaşadığım şahsi trajedilerden dert yanmak veya nadir de olsa yüreğime sinen mutlulukları uzun uzun anlatmak istemiyorum. Güneşin doğduğu andan , battığı ana kadar varolan herşeyin değer verdiğimiz bir anlamı var biliyorum. Başladı yine bir gün daha ve hala anlayamadan
Reklam
Sadece beğenmeyin okuyun, anlayın.
Eskiden çöp kutuları olmazdı mahalle aralarında. Mahalleli sözleşmiş gibi belli noktalar belirler oraya dökerdi çöplerini. Kokudan ve miktardan durulmayacak hale gelince de ilk rahatsız olan çöpü yakardı. Ben de öyle bir mahallede büyüdüm. Evlerin tüm gereksizlerinin ve gözden çıkmışlarının ortak noktalarda yok edildiği, yanan plastiklerin
Yaşama beraber tutunmaya çalışan insanların birlikte ölmelerinden daha doğal ne olabilir. Ölümün bile güzeli var, bak. Ölümden söz etmeyelim bu gece. Bu gece birbirimizi ne kadar sevdiğimizi anlatalım. Sen bana rüzgârda kalbimi yakmayı öğrettin, biliyor musun? Bugüne kadar o kalbi hep başkaları yakmıştı. Ama şimdi ben yakıyorum. Rüzgârlara inat... Aşkın ateşiyle yakabiliyorum artık kendimi. Şimdiye kadar hep unuttuklarım çektirdi bana... Hatırladıklarım daha da fazla. Aşka inancım kalmamışken gönderdi Allah seni bana. Kalbini yakıyorsam alevlerinde yanmak içindir. Âşık olan sürgün yerini doğduğu yer sanır. Ne garip bir kederdir ki bu beni sana sürgün etti bu hastalıkla ama ben sürüldüğüm yerde doğdum yeniden senin aşkınla. Seviyorum seni. Yaşarsam, Allah bana yine yeniden bir hayat verirse sevmeye devam edeceğim. Hem de hayatın bizi ölüme teslim eden gerçek olduğunu bile bile... Öle öle... İzlerinin olmadığı bir gökyüzü tabuttur bana. İçinde sen olmayan bir hayatı, içinde sen olan bir ölüme yeğlerim. Bir gün yanına kadar gelebilecek miyiz hep arkasından baktığımız zamanın? Ve o zaman bizi ne zaman kavuşturacak ölümün içindeki ölümsüzlüğe? Güneş her gün doğuyor ama hayat her gün yeniden başlamıyor. Bizimkisi, yitik bir umuda tutunmak değil mi zaten? Zaman o umudu bize getirecek olan bir köprü sadece.
Keyf-naar
Yanmak var, yanmak var Odun yanarsa kül olur İnsan yanınca kul olur...
Sevmek, yanmak değilmiydi …???
Can bir nebzeydi, kalp ise hüküm…! Hükmün olmadığı , yerde, Nebzenin , ne kıymeti var…??? Bir nefesti, seni hissetmek…! Hissetmeden, aldığın nefesin, Ne kıymeti var…??? Ağlamaktı, gözden yaş düşmesi…! Aşkını bilmeden, Ağlamanın, ne kıymeti var…??? Hüküm, nefes , aşk…! Gönlüne kor düşmeden, Aşkın ne kıymeti var…???
Reklam
790 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.