Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir çok satırda buldum, bir çok duyguyu İnsanlar kanıyor, acıyor ve ölüyorlardı Somut ve soyut Var ve yok Âslen ve mecazen Şahit oldum viran yüreklere Her demde bir kana bulanmış ihtiras Ve her sinede masumane birer aşk Rabb, gördüm beşer sırtındaki çula Ebu Leheb’in odunlarından doldurmuş Yanmak ve yakmak için… VSancaktutan|
-Bu gri bulutlar ne kadar ağır! -Su taşıyorlar ve yıldırım. -Ateşle su aynı bulutta. -Dirilmek için su, yanmak için ateş. -Ateşle su aynı anda iniyor gökten! -Boynunu uzat. -Halkalardan hangisi cennet? -Halkalardan hangisi cehennem?
Reklam
Gelmeyeceksin biliyorum, ben sonsuz bir özlem içerisinde sana hasret kalacağım. Hüznüm bağrımı yakacak, ben ona da alışacağım. Yalnızlık korkusu sarmış her yanımı, böyle de yaşayacağım... Gelmeyeceksin biliyorum, Hayalin de alıştıra alıştıra uzaklaşacak benden. Mutluluk, bir güvercinin kanatlanıp yok oluşu gibi terk edecek beni, İstesem de artık kulaklarım duymayacak zarif sesini... Gelmeyeceksin biliyorum, Beni çaresizlik duyduğum şehirde bir başıma bırakacaksın. Korkularımı gizlettiğim meydanlarda aratacaksın. Bir defa yanmak neyse de, sen beni her gün yeniden yakacaksın..
"Burdasın ama sana dokunamıyorum Viyan. Kahretsin tenine dokunamamak bana acı veriyor." her zaman olduğunun aksine bu sefer gözlerini gözlerime sabitlemedi. Sakinliğimden ödün vermeyerek ona karşılık verdim. "Bunun sana acı vermemesi gerekiyor Ateş. Olması gereken bu. Sen ateşsin ve biz bir araya geldiğimizde yangına dönüşüyoruz. Bu
Yanmak...
Önce seslerini duydum. İki ihtiyar konuşuyor. "Oruç üçe ayrılır" diyordu yorgunluğun bütün renklerini kuşanmış sesin sahibi: "Söz orucu, göz orucu, öz orucu." "Dördüncüsünü unuttun!" dedi sanki bin yıldır susmakta olan adam. "Köz orucu." "Onu bilemedim" dedi yorgun sesli.
Fatma Barbarosoğlu
Fatma Barbarosoğlu
İnsan ne çok istiyor gözlerinin içinde kendisini görmeyi...
Karşıda kendimi görsem kolundan tutar bir yüzünü yıkardım. Saçını sıfıra vurur, yüzüne bir tokat atardım, çorba yapar sırtına dökerdim, kirpiklerine iltifat eder yakmaya çalışırdım. Yolda ayağına çelme takar yüzü koyun yere düşmesini izlerdim. O haline hem güler, hem ağlardım... Sonra eline bir kaç kitap sokuşturup sokağa atardım. Niye yaptın diye sorarsa? _ "Hiç" derdim. Bunu sorduğun için mi varsın, var olduğun için mi sordun diye kızardım... Bir lamba düşleyin yanıyor, gitgide yaşlanıyor ve açılıp kapanmaya başlıyor. Durumu fark ediyor ve yanmak meselesi ile mücadele ediyor. Her kapanışta tekrar açılıyor ama sorunun kapandıktan sonra açılmak değil, bir defa kapanmak olduğunu anlamıyor. Yanmak için uğraşıyor ama gitgide yoruluyor. En sonun da patlıyor... Bu lamba, yansada yanmasada lamba mıdır? Lambalığı ışık saçmasından önce mi gelir? Lambayı lamba yapan saçtığı ışıksa tamamda, lamba ışıktan alakasızsa insan oğlunun onu değiştirme çabası niyedir? Varoluş "Öz" den önce mi gelmektedir, yoksa Yağmur yavaş yavaş analitikleşmekte midir??? Yağmur ERDEM youtu.be/O3QiRxP0U1E?si=...
Reklam
seni iki şey anlatır... hiçbir şey yokken gösterdiğin sabır, her şeyin varken sergilediğin tavır. elini kır, ayağını kır
Kadir Gecesi'nin feyzi ve bereketi üzerinize olsun...
Mum olmak kolay değildir. Işık saçmak için önce yanmak gerek... Hz. Mevlânâ
Çözüm üretmemek,sızlanmak ve dert yanmak bunu sürekli hale getirmek,bencillikle ilişkilidir.
Çözüm üretmemek ve üretene engel olmak. Sürekli sızlanmak ve dert yanmak bencillikle ilişkilidir.
Reklam
Yaşamdır ölümün habercisi Sessiz bir çığlık misali Yüreklerde dermanı olmayan bir sızı Yalnızlık geldi kondu yüreğe Ama hayat devam ediyor bakma arkana gülümse. Geçmişin izleri ve geleceğin yokluğudur Her şeyin için adeta yeni bir sayfa. Keşkelerin arşı alaya çıktığı, Geriye hüzünlerin kaldığı, Bir sapaktır geçmişe bakmak. Maziye dönmek ateşten gömlek giymektir, İçten içe yanmak ama kimsenin görmemesidir Pul pul dökülürsün ama kimse anlamaz, Düşüne kim bakar ki, kimse sana ağlamaz. Ve gün gelir o sessiz çığlığı sen atarsın, Gariplerden ses gelir, evet sen kazandın..
Mrs.ozdem
Mrs.ozdem
Yanmak tüm varoluşunu tanımlıyormuş gibi…”
Yanmış kibrit çöplerini âdeti оlduğu gіbі mumların altına koyup üzerlerіne erimiş mum döktü. Sanki уanan kibrit çöplеri bizdik, mum diplеri de mezarımız… Kіbrіt çöpü mezarlığı, bizim gibi kırık ve kaуbedenler için ne güzеl bir benzetmeydі… Yаnа yana yaşa, yаnаrаk öl ve öldükten sоnra da yаnmаyа devam et. Yanmak tüm varoluşunu tanımlıyormuş gibi…”
Kimliğim
İsmim, varlığım.. Yanmak ve yanmamak arasında sıkışıp kalmış sanki..
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.