Sen benim ilacımsın Fazıl Efendi. Açlığımın, susuzluğumun, uykusuzluğumun, , huysuzluğumun ilacı. Bu ilacı hangi dozda, hangi vakitlerde içeceğimin tarifini arıyorum satırlarında. "Sözümün dostusunuz, çilemin yabancısı
Yok mudur sizin köyde çeken fikir sancısı" diyorsun ya hani sözünün dostu olmaktan öteye gidememek hastalığım. Dipsiz
Sevgi ve bağlılık da ateşe benzer. Yakıcıdır, kavurur içine düşeni. Gerçek sevgiyi yakalayabilenin içinde bir kor yanar durur. Ancak bunu kendinden başka kimse bilmez... Anlamak için ne bakmak ne de yakınlaşmak yeterli değildir. YANMAK GEREKİR...
"Yakındır uzaklar sana, yarınlar dündür,
Ne beklersin ki?
Yaşayacağın hepi topu bir ömürdür.
Gözünü kapatıp açışın mademki gündür,
Kendine bel bağladığında payına düşen,
Kederdir, gamdır, hazandır, hüzündür.
Hadi! Gel ki sana sunulacak olan güldür.
Gel ki gülü verenin de yüzünü güldür.
Bilmez misin? Hayat denilenin gözü kördür.
Kimleri taşıdığını nasıl bilsin? Nankördür.
Hiç boş kalmayan sandal, hiç yanmayan küldür.
Ona bağlanmak ona yapılacak en büyük zuldür.
İstisna yok, herkesin alnındaki mühürdür.
Ancak onu vereni görebilenler hürdür. "