Ne gariptir, şairlerimiz şiir yargılamasını, yorumlamasını bilenlerimizden çok daha fazla. Şiiri yapmak şiirden anlamaktan daha kolay. Şiirin orta hallicesi beylik ölçülerle, sanat bilgisiyle yargılanabilir; ama şiirin iyisi, olağanı aşan, tanrısal olan kuralların ve aklın üstündedir. Onun güzelliğini sağlam ve olgun bir görüşle fark eden, bir şimşeğin parıltısı kadar görebilir ancak onu. O güzellik aklımızı işletmez, başımızdan alır, allak bullak eder. Ona varmasını bileni saran coşkunluk, şiiri okuyup dinlettiği bir başkasını da etkiler: Nasıl ki mıknatıs bir iğneyi kendine çekmekle kalmaz, onu da mıknatıslayıp başka iğneleri çekmek gücünü verir ona. Tiyatrolarda daha açıkça görülür ki, şairi öfkeye, yasa, kine kaptıran, dilediği yerde kendinden geçiren o kutsal esin gücü şairin aracılığıyla oyuncuya, oyuncudan da bütün bir halka geçer, birbirine asılan mıknatıslı iğneler dizisi gibi.
Sayfa 264 - Şiir Üstüne - İş Bankası Kültür Yayınları - XLII. Basım - Nisan 2021, İstanbulKitabı okudu
Kaçış olmadığını anlayan Minamoto Yorimasa Japon tarihinde bilinen ilk seppuku'yu (harakiri) yaparak (ve ardında ilk ölüm-şiiri/jisei bırakarak) kendi kılıcı ile intihar etmişti. Bu olay Genpei İç Savaşını başlatmıştır.
Sayfa 60 - İnkılâp KitabeviKitabı okudu
Reklam
İstanbul'da Doğmayan Güneş..
Şimdi şiiri bıraktım önümde hayat zehri var Döküldü yaprak avuçlarda gözlerimde kehribar Kemanla yükselirken damardan bu intihar Mazi tutar kolumdan bu akşamüstü sonbahar Darmadağın yaşamlar ve tutulmayan sözler Gören fakat inanmayan karanlık gözler Terkedilse tüm bu lekem tuzaklarda çöl güzüne Bir uçurtma yükselir mi cehennemden gökyüzüne?
İsmet Özel ve Sezai Karakoç şiiri hakkındaki düşünceleri:
Koğuştaki herkes gülüyordu. Eşek şakamdan Bart Simpson gibi zevk alıyordum; ama arkadaşımı utandırmış ve küçük düşürmüştüm. Lakin amacım onu küçük düşürmek değildi. Onu sahiden seviyor ve ona saygı duyuyordum. Sadece Sezai Karakoç, İsmet Özel gibi, saçmalıkları şiirlere dönüştürerek süslü isimlerle yayımlayan şairlere katlanamıyordum. Onlar bana daima masaldaki çıplak kralı hatırlatırlardı ve ben de kendimi o masaldaki çocuk gibi hissederdim. Böyle yaparak kralın üstünde elbise olmadığını ispatlamıştım ama ne yazık ki arkadaşım Ebubekir kalabalığın yanındaydı. Onun orada olması benim suçum değildi.
Sayfa 268 - Ozan Yayıncılık / 6 - Humeyni'den DavetKitabı okudu
Ebubekir'e bir oyun oynamaya karar verdim. Koğuştaki arkadaşlarım bu muzipliğimi seviyorlardı. En sevdiği şair Sezai Karakoç'un bir kitabını aldım Kitaptan bir şiiri kopya ederek üzerinde birka değişiklik yaptım, Melek kelimesini şeytanla, geceyi gündüzle, iyiy kötüyle vs. değiştirdim. Bu oyunu oynamadan önce, gizlice diğer arkadaşlarımı
Sayfa 268 - Ozan Yayıncılık / 6 - Humeyni'den DavetKitabı okudu
84 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 saatte okudu
Ben o şiiri 10 yıl boyunca yayımlayamadım. Korktum.
Son dönemin en önemli şairlerinden olduğunu düşündüğüm Şükrü Erbaş'tan biraz bahsedelim. :') 7 Eylül 1953 tarihinde, Yozgat'ta dünyaya gelmiştir. İlk şiiri 1978'de Varlık dergisinde yayımlanmıştır. Şiirlerinin yanında denemeler ve antolojiler de yazmıştır. Aldığı ödüller şunlardır: 1987 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü 1996
Yaşıyoruz Sessizce
Yaşıyoruz SessizceŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201613,1bin okunma
Reklam
1.000 öğeden 971 ile 980 arasındakiler gösteriliyor.