"Vuralım mı?" dedi Faramir, hemen Frodo'ya dönerek.
Frodo bir an için cevap vermedi. Sonra, "Hayır!" dedi. "Hayır! Vurmayın ne olur." Eğer cesaret edebilseydi Sam, "Evet," derdi daha çabuk ve daha yüksek sesle. Göremiyordu ama sözlerinden neye baktıklarım gayet iyi tahmin edebiliyordu.
"O halde bu şeyin ne olduğunu biliyorsun, öyle mi?" dedi Faramir. "Haydi, şimdi gördüğüne göre, neden serbest kalması gerektiğini anlat. Birlikte sarf ettiğimiz bütün o sözler arasında bu derbeder yol arkadaşınızdan hiç söz etmedin; ben de bir süre işi oluruna bıraktım. Yakalanıp önüme getirilinceye kadar bekleyebilirdi. En keskin avcılarımı onu arasınlar diye yolladım ama o hepsinden kurtuldu; şu ana kadar, dün akşam onu alacakaranlıkta bir kez gören buradaki Anborn hariç onu gören olmadı.
Ama şimdi, tepelerde tavşanları kapana düşürmekten daha büyük bir tecavüzde bulundu: Henneth Annûn'a gelmeye cüret etti, şimdi bunu yaşamıyla ödeyecek. Bu yaratık çok merakımı uyandırdı: Tam bizim penceremizin önündeki havuzda eğlenmeye gelebildiğine göre çok esrarlı, çok kurnaz bir şey.
Geceleri insanların nöbetçi bırakmadan uyuduklarını mı zannediyor ne? Neden böyle davranıyor?"
"Bunun iki cevabı var sanırım," dedi Frodo. "İlk başta, insanlar hakkında çok az şey biliyor ve kurnaz olsa da sığınağınız o kadar güzel gizlenmiş ki belki de burada insanların gizlendiğini bilmiyordur. Bir de, sanırım onu buraya, kendisine hakim olan bir arzu, temkinden daha güçlü bir arzu cezbetti."
Bir savaş sadece birkaç bin ya da birkaç yüz bin genç adamı öldürmez. Bir halkın içinde bir daha asla geri getirilemeyecek bir şeyi öldürür. Ayrıca eğer bir halk yeterince savaş görürse, çok geçmeden geriye kalan tek şey bizim -sizin ve benim ve bizim gibilerin- balçıktan büyüttüğümüz o canavar, o yaratık olacaktır. ...
Akademisyenden, hayatında yaratmayı amaçladığı şeyi yok etmesi istenmemeli.
ne zaman aşk ya da ölüm konusunda olağan şeyleri olağan yerlerinde hissetmeye kalkışsam, o sinir bozucu yaratık, beni asıl önemli nokta biraz ilerideyıniş gibi birden kapıp çekiyordu.
İnsan dünyadaki en garip yaratık. Kartallar gibi uçmak istiyor ama kanatları yok. Aslan gibi kuvvetli olmak istiyor ama pençeleri yok. Bir de yetmezmiş gibi bizlere kendi acizliğimizi idrak etme gücü verilmiş.
Bir umutsuzluk çöküyor üstüme.
Beni seven tek bir yaratık yok;
Ölürsem kimse acımayacak bana:
Ben bile kendime acımadıktan sonra,
Başkaları niye acısın ki?