... benim de ölümüm bu dünyada başladı. Ölmeden ölmek zormuş; öyle söylüyor şair. O kadar zor değil. Ölümü beklemek zor. Ölümü bekliyorum ve ölüm gelmek bilmiyor. Ben de bu arada vaktimiz boş geçirmemek için ölümcül düşüncelerimi geliştiriyorum. Aynı zamanda kişiliğimi de aşağılık bir duruma getirmeye çalışıyorum. Belki ölüm geldiği zaman beni ölmeye değer bir yaratık bulamayacak. Ölümden kaçmak için sonsuz sayıda aşağılık düzen peşinde koştum; sonunda, yaşamama izin verilirse, ne yapacağımı bilemeyeceğim. Karanlık günlerimde beni hor görenlerin anıları yüzünden rahat edemeyeceğim.
"...insanın hayalinden geçirebileceği en korkunç gerçek karşısında, ölümün biyolojik gerçeği karşısında, en güzel "kahramanlık yaftası"nın bile ne değeri olabilir? Nabzın atması durur, bacaklar katılaşmaya başlar, kesilen bir otomobil lastiğinden kaçarcasına kaçar hava büzülmüş nefes borusundan, yüz bir kuş yüzünü andırır ve birkaç dakika içinde, o zeki, parlak, duyabilen yaratık, gök, cennet ve cehennemin barındırdığı varlık, bütün fizik ötesi üretimi ile, göğe doğru kokuşan bir insan leşine dönüşür. "Ölüm diye bir şey yoktur. Ölenler yaşamayı sürdürürler yine" diye yazmaya koyulur ertesi sabah yazıcı eşekler, hıçkıran bülbüllerle dolu bir göğün hafif ilkbahar rüzgarının tentesi altında..."
Sayfa 167Kitabı okudu
Reklam
İnsanoğlu aptal değilse bile korkunç derecede nankördür. Evet, eşi bulunmaz bir nankör! Bana kalırsa insanın en iyi tanımlanması şöyle olmalı: İki ayaklı nankör bir yaratık. Hepsi bu kadarla kalsa gene iyi. Çünkü böylece en büyük kusuru unutulmuş olurdu. İnsanın en büyük kusuru, Nuh tufanından başlayıp Schlezwig-Holstein dönemine değin süren, alnının kara yazgısı olan erdemsizliğidir. Erdemsizlik ve buna bağlı olarak ölçüsüzlük. Ölçüsüzlüğün erdemsizlikten ileri geldiği çoktandır bilinen bir gerçektir.
Sayfa 38 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Eğer bir yaratık kendi türünün düşmanı ise o yaratık muhakkak Beyaz Diş'tir. Bunun için ne özür diledi ne de kimseyi bağışladı. Sürekli olarak sürü tarafından rahatsız edilip ısırıldığı için o da, sürekli olarak üzerlerinde hak ettikleri izlerini bıraktı.
Erdal .. Mamak Askeri Cezaevi'nde idam hükümlüsü bir gencin, Erdal Eren'in son fotoğraflarını çekmiştim yıllar önce. Yarım saat kadar yanında kalıp, koşullar elverdiğince konuşup, yaklaşık 2 'makara' fotoğraflayıp ayrılmıştım oradan. Deklanşöre son defa basıp, parmaklıklar arasından 'sessiz sitemsiz' bakışını dondurduğum o günün gece yarısında
Yaradılış Kitabı'nın en başında bize Tanrı'nın insanoğlunu balıklar kuşlar ve tüm yaratıklar üzerinde egemenlik kursun diye yarattığı söylenir. Yaradılış Kitabı'nı yazan insandı elbette, at değil. Tanrı'nın insana hayvanlar üzerinde egemenlik kurma iznini verip vermediği pek belli değil. Daha akla yakın olanı, insanın inekle at üzerinde kurduğu egemenliği kutsasın diye Tanrı'yı yaratmış olması. Evet, bir geyiği ya da ineği öldürme hakkı insanoğlunun üzerinde görüş birliğine vardığı tek şey, en kanlı savaşlar sırasında bile. Bu hakkı verili saymamızın nedeni hiyerarşinin en tepesinde olmamız. Ama hele oyuna üçüncü kişi girsin -kendisine Tanrı tarafından, 'bütün öteki yıldızlardaki yaratıklar üzerinde egemenlik kuracaksın' denen, başka gezegenden bir yaratık - Yaradılış Kitabı'nı elde bir saymamız o an imkansızlaşır. Bir Marslının arabasına koşulan ya da Samanyolu sakinleri tarafından şişte kızartılan bir insanoğlu belki tabağındaki dana pirzolasını hatırlar da, inekten (çok geç olarak!) özür diler.
Reklam
368 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Meşhur polisiye roman yazarından mükemmel bir fantastik kurgu romanı. Matt hayal gücü yüksek bir çocuktur ve babası annesi ile boşanmadan önce ona Aragorn'un kılıcını hediye eder. Ancak bir gün dünyayı bir fırtına sarar ve neredeyse bütün yetişkinler ölür. Çocuklar sağ kalmıştır. Matt arkadaşı Tobias ile birlikte mutant yaratıklardan kaçmaya başlar. Bu arada bir çatışmada komaya girer ve uyandığında Ambre ile tanışır. Burada Pan adını verdikleri sağlıklı çocuklar bir yaşama alanı oluşturmuştur. Ancak bir yaratık Matt'i ısrarla istemektedir ve değişim geçiren yetişkinleri üzerine salar. Ancak bu doğa olayı yüzünden çocuklarda bazı özellikler gelişim göstermektedir ve savaş çetin geçecektir. Matt, kendisini yaratık dışında Kraliçe'nin de aradığını öğrenir ve onu bulmak için yola çıkacaktır. Soluksuz okunan bir roman.
Başka Bir Dünya
Başka Bir DünyaMaxime Chattam · Dex Yayınevi · 201292 okunma
''Sevme kapasitesine sahip, sevilme yoksunluğundaki insanlar, kafalarında bir resim çizerler... Çevrelerindekilerle sınarlar resimlerini... Çevrelerinde de, sevme kapasitesine sahip, sevilme yoksunluğunda kişi varsa eğer, özveri başlar, resim cisme dönüşür... Aşk derler adına... İnsan denen sosyal yaratık, alemde yenileme yeteneği en yüksek olandır... Yerel ve düşünsel ayrılıklar girdi mi araya... Aşk biter, resimle kalınır başbaşa... ''
İnsan ancak gerçekten mücadelenin içinde olduğunda ve sorumluluk hissettiğinde gerçek anlamda insan olur. (...)Evet insana inanıyorum ve güveniyorum.Bu yaratık tehlikelidir ve her şeyi yok etme yeteneğine sahiptir-çok açık kanıtları vardır bunun- ama yeni sorunları yeni düşünceler ışığında ele alma gibi müthiş bir yeteneğe de sahiptir.
AZİZ NESİN 'İ SEVEN ADAM SEVİLMEZ Mİ? YAŞAR KEMAL DİYOR Kİ: "AZİZ NESİN'in bütün özellikleri ,daha da çok direnme gücü onu çağımızın büyük güldürü yazarı yapmıştır. Gülmesini bilen yaratık ;sevmesini de oynamasını da bilir. Aziz de tıpkı Nasrettin Hoca gibi güldürürken düşündürür de...." -Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı(1976)
Reklam
Heyhat! Yazmayı deneyen bir kadını Kendini bilmez bir yaratık sayarlar, Hiçbir erdem telafi edemez bu hatayı. Cinsiyetimizi ve tarzımızı yanlış anlıyormuşuz Terbiye, moda, dans, kıyafet, oyun, İşte bunları istemeliymişiz; Yazmak ya da okumak ya da düşünmek ya da araştırmak, Güzelliğimizi gölgeler, zamanımızı tüketirmiş, Ve en güzel çağımızda engellermiş zaferlerimizi. Berbat bir evin sıkıcı işleriniyse En büyük sanatımız ve yararımız sayar kimileri. Lady Winchilsea
Yaşadığın sürece içindeki o öğrenen yaratık o gerçek benliğin olan o şakacı manevi yaratık tarafından yöneltilirsin.
Düşünüyordu : " Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona birşeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu ; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle Onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar. " Saatine baktı : Dört buçuğa beş vardı. " Eve gidip okusam. " Durağa yürüdü. " Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. Kocaman sinemalar yapmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. İyi bir film görsünler. Sokağa hep birden çıksınlar..." Kafasından geçenlere güldü.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.