Kadın mutfağa ya da yatak odasına hapsediliyor, sonra da ufkunun darlığına şaşılıyor. Kanatları kesiliyor, sonra da uçamaması içler acısı bulunuyor. … Amerikalılar dünyada kör talih diye bir şeyin var olduğunu ve talihsizliğin mutlaka bir suç olmadığını kabul etseler, onlar için bir çok şey değişirdi. … Neden diğer adam değil de o? Bu tuhaftır. Sırf on dokuz yaşındayken tanıştığın kişi olduğu için kendini bir adamla ömür boyu birlikteyken buluyorsun. … Tamamıyla kadınlara ait bir dil yaratma fikri bana göre oldukça çılgınca. Ordada sadece kadınlara ait matematik veya kadınların bilimi diye bir şey yok. … Gözümüze en seçkin görünen, deha adıyla onurlandırılan bireyler, tüm insanlığın kaderini kendi kişisel varoluşlaryla canlandırmayı teklif edenlerdir. … Rahatsız edici olan, edebiyat üretmeyi deneyen herkesin, örneğin bile egemen sınıfın normları içerisinde yazıyor gibi görünmesidir. Proleter yazarların bile, egemen içerisinde yazıyor gibi görünmesidir.
Sayfa 37 - Zeplin Kitap
“…yazmak, kişiye kendi gerçekliğini değiştirme veya yeniden yaratma özgürlüğü verir.”
Reklam
Tüketim endüstrisi, bize ihtiyacımız olmayan şeyleri aldırma ve yeni ihtiyaçlar yaratma üzerine kuruludur.
Yaşayabilmek için yaratmak zorundadır.Yaratma yoluyla acılarını azaltır.
Yaratma bir dürtüdur, bir gereksinimdir.
Gerçek hastalık olma­dan gerçek iyileşme olmaz.
Reklam
Hayvanlar, bilim insan­larının taşıyıcı rahim yaratma girişimlerinde de kullanılı­yor, böylece erkekler bir kadın partner bulmak zorunda olmadan çocuk sahibi olabilecek, tıpkı erkekleri başların­dan atmanın kadınlar için artık mümkün olması gibi.
Sayfa 253 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Odasına varınca duygululuğu artar, yatağına girer ve uzak, duyarsız portreye uzun uzun ve kararlı bir öpücük gönderir. Bu mektupta edebi bir yan vardır. Bu yan, daha sonra bir süre Latin Amerika edebiyatının niteliği olan mucizeler yaratma gücünü ya da büyülü gerçekliği sözcük oyunları arasında gösterir. "Bundan daha yirmi gün önce, şaşıracaksın, mucizeyi belgelemek üzere öpücük cama yapışıp kaldı..."
İnsanları diğerlerinden farklı kılan, yaratma becerisidir. Hayatı anlamlı kılacak olan da bu
Siz güçsüz olma konusunda haklı olmayı mı, yoksa büyük olma yeteneğiniz hakkında yanılmış olmayı mı tercih edersiniz? Siz küçük bir paranın kontrolüne sahip olmayı mı, yoksa büyük bir parayı nasıl kontrol edeceğinizi bilmemeyi mi tercih edersiniz? Siz sevmediğiniz bir işte kal­mayı mı, yoksa sevdiğiniz bir işi yaratma riskini almayı mı tercih edersiniz? Siz mutlu musunuz? Siz arzularınızın peşi­ne düşüyor musunuz? Eğer bir yıllık bir ömrünüz kaldığını bilseydiniz, şimdi yaptığınız şeyi yapmayı sürdürür müydü­nüz? Hayatınız için aynı seçimleri yapar mıydınız?
Reklam
Feminist düşünürler geçmişte ne kadar yanılgı içerisinde olurlarsa olsunlar, değişim iradesi, mücadele ve özgürleşme bağlamını yaratma arzusu, yanlış inanç ve varsayımları sürdürme ihtiyacından daha güçlüdür
Sayfa 76 - Bgst yayınlarıKitabı okuyor
166 syf.
10/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
Doktor Moreau'nun Adası'nda (1896) öykü, deniz kazasına uğradıktan sonra oradan geçmekte olan bir tekne tarafından kurtarıla­rak Doktor Moreau'nun yaşadığı adaya getirilen Edward Prendick'in ağzından anlatılır. Doktor Moreau, hayvanlara viviseksiyon uygulayarak insansı melez yaratıklar yaratma çabasındadır. Bir gerilim öyküsü biçiminde gelişen roman­da, aslında dönemin toplumsal yaşamında da gündemde olan fiziksel acı ve acımasızlık, ahlaksal sorumluluk, insanın kimliği, insanın doğaya müdahalesi gibi pek çok felsefi izlek gündeme gelir... * *çevirmenin önsözünden
Doktor Moreau’nun Adası
Doktor Moreau’nun AdasıH. G. Wells · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20227,4bin okunma
"Yaratıcı olmayan insanlara yaratma fırsatı tanınırsa ortaya kötü insanlar çıkar."
Sayfa 257Kitabı okudu
özümüz ile inanç arasındaki ilişki
Aynı şekilde kendimize inancımız olur. Değişen şartlara rağmen, düşüncelerdeki ve duygulardaki bazı değişmelerden bağımsız olarak değişmeyen ve yaşamımız boyunca aynı kalan bir özün [benliğin], kişiliğimizde bir çekirdeğin varlığının farkında oluruz. "Ben" sözünün arkasındaki gerçeklik ve kimliğimize olan inancımızın dayandığı temel, işte bu çekirdektir. Kendi özümüzün devamına inancımız olmadığı sürece, kimlik duygumuz tehlikeye girer ve biz de başkalarına bağımlı oluruz; kendi kimlik duygumuz için onların onayı temel olur. Sadece kendine inancı olan kişi başkalarına inanç duyabilir, çünkü sadece böyle bir insan bugün neyse gelecekte de aynı insan olacağından ve bu nedenle gelecekte de şimdi beklediği gibi hissedeceğinden emin olur. Kendine inanç, vaat etme yeteneğimiz için gerekli bir şarttır ve Nietzsche'nin de dediği gibi insan vaat etme kapasitesiyle tanımlanabildiği için, inanç, insan varoluşunun koşullarından birisidir. Sevgi bağlamında önemli olan kişinin kendi sevgisine; bu sevginin başkalarında sevgi yaratma vetisine ve güvenilirliğine olan inançtır.
Sayfa 112Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.