"Senin dinin ne peki?"
"Orasını pek sorma işte, ama sorsan da yüzüm kara çıkmaz. Bence bir kimse başka birine dar gününde yardım ederse, sövmezse, kötü söylemezse, her işe burnunu sokmazsa, Tanrı'nın adını da küçük 't' ile yazmazsa işini sağlama bağlamıştır. Bir kiliseye bağlanmış kadar sağlamdır durumu."
"Peki ya Tanrı'nın adını küçük 't' ile yazarsa?"
"Bile bile yaparsa bunu, işi bitiktir artık, bitik olması gerekir, bence yüzde yüz kesindir bu."
Selamun aleyküm.
Arkadaşlar bu platformda daha önce böyle bir talepte bulunmadım fakat konu kolluk kuvvetlerimiz olunca paylaşmak istedim.
An itibarıyla ilçemizde görev yapan bir polis memurumuz geldi. Ve ekip otosuyla karıştığı trafik kazası neticesinde sigorta şirketinin kendisine 170.000 TL borç çıkardığını söyledi.( Belgeleri gördüm )
Durumu bilenler vardır böyle durumlarda emniyet parayı şoföre yansıtıyor. Memurların da aldığı maaş belli. Memur abimiz bizlerden de yardım talebinde bulundu. Tutar yüksek olunca çorbada tuzu olsun isteyen herkese söylemek istedim. Az, çok demeden yardımda bulunmak isterseniz benimle iletişime geçebilirsiniz.
Rabbim! Gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla, çıkacağım yerden de doğrulukla çıkmamı nasip et ve benim için kendi katından yardım edici bir kuvvet ver.
(İsrâ, 17/80)
> Nasıl, gününüz güzel geçiyor mu? Ankara bugün güzel bir Mayıs sabahına merhaba dediyse de, hava az biraz serinledi ve yerini ılıman yağmurlu bir havaya bıraktı. Ben ne mi yapıyorum? Gene birlikteyiz ve şu anda dün akşam başlamış olduğum,
“Güneye doğru Glinice’ye ilerledik. Burası bir Yahudi mahallesiydi. Bu çevredeki bütün Yahudiler buraya taşınmak zorunda bırakıldılar, bir kısmı da Walowa Gettosu’na yerleştirildi.
Getto, tahta panolardan yapılmış çitlerle çevriliydi. Üzerlerinden elektrik telleri geçiyordu ve en üst tarafına da dikenli teller yerleştirilmişti. Sokaklarında hoparlörden düzenli olarak anons edilen cümle duyuluyordu: ‘Her kim Yahudilere yardım ederse, ölümle cezalandırılacaktır!’ Bu bütün çit üzerindeki posterlerin de üzerinde yazılı olan cümleydi.
Bir gün çitin altında bir ekmeğin geçebileceği büyüklükte bir delik açtım. Yanımda getirdiğim yiyecek parçalarını bir teneke kutuya doldurdum ve çitin altındaki deliğe bıraktım.
Ertesi gün çitin altındaki kutuyu aradım. Yerinden çıkardığımda kutu boştu. Artık ölüm cezasına çarptırılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğumu biliyordum. Bundan sonraki her gün, her dışarı çıkabilme şansı yakaladığımda, çitin altına yiyecekler bırakıyordum. Yaptıklarımın okyanusta bir damla olmanın ötesine geçmediğini biliyordum ama hiçbir şey yapmadan öylece de oturamazdım. Getto tarafında hiçbir zaman kimseyi görmedim. Kimse de beni görmedi. Yaptığım ne olursa olsun, önceliğim bu insanlara yardım etmekti.”
Bugün bir kez daha anladım ki insanlara eskisi kadar güvenemiyoruz. Çarşıda bir abla yaklaştı yanıma, yanında da küçük bir kız çocuğu... "Telefonunuzdan eşimi arayabilir miyim? Birbirimizi kaybettik." diye ricada bulundu. O an saniyeler içinde bir sürü şey düşündüm. Versem mi vermesem mi önce karar veremedim. En sonunda dayanamayıp yardımcı oldum ve eşiyle iletişim kurdu. Bunun sebebi ise ne yazık ki etrafımızda duyduğumuz haberler. Bu şekilde yardım etmek isteyen ya da yardım ettiğini düşünen insanları dolandıran hatta çok farklı amaçlara giden insanlar yüzünden bu haldeyiz. Eskiden olsa hiç düşünmeden verirdim telefonumu ama şimdi öyle bir haldeyiz ki gerçekten yardım mı istiyor yoksa dolandırıcı mı ayırt etmek oldukça zor.
Gün içinde okulumuzda başlattığımız yardım kampanyamıza kumbaralarından çıkardıkları paralar ile destek olan öğrenciler yetiştirmiş olmanın haklı gururunu yaşadım bugün..
Geçmiş olsun Türkiye'm!