Bu satırları yazdığım gece saatlerinde dışarıda yağmur yağıyor. Havalandırma kapalı olduğundan yağmura dokunamıyoruz ama onu duyuyoruz. Bazen diğer hücrelerden kapıya vurma ve slogan sesleri gelir. Bu gece yine protesto var, sesleri araya karışıyor. Ortam güzel yani. Hatta biraz zorlasak hücremize romantik bile diyebiliriz! Dolayısıyla yukarıdaki şu, “hücre” kısmını, meseleyi dramatize veya ajite etmek için söylemiyorum. Üstelik kaçak çayımız da var. Kantinden alıyoruz. İthal çay diye geçiyor. Vergisi ödendi mi kaçak çay olmaktan çıksa da biz kaçak çay demekten vazgeçmiyoruz. Kaçak olunca daha çok seviyoruz galiba. Kaldı ki, ödenen vergiyi çayın bizzat kendisi değil hükümet cebe indirdiğinden çay her durumda kaçak kalıyor. Hal böyle olunca hırsız dışarıda, bir kaçakla bir rehine hücrede oluveriyor. Çok adaletsizce Yargıç Bey. Ama güzel. Çay yani. Selahattin Demirtaş
Akademisyenlerin Cübbe Giymesinin Amacı Nedir?
Dünyada üç meslek grubu cübbe giymektedir. Bunlar din adamları, yargı mensupları ve öğretim üyeleridir. Cübbe giymenin amacı, verilen kararlarda, yapılan çalışmalarda cübbe giyen kişilerin hiçbir baskı kabul etmemeleri, hür iradeleri ile hareket etmeleri ve vicdanları rahatsız edecek bütün olumsuzluklardan kaçınmaları gerektiği simgesini taşır. Yargı mensupları ve din adamları her ne kadar yazılı kurallar üzerine kararlar verseler bile, manevi dünyalarına etki yapacak hiçbir diretmeyi kabul etmediklerini, o yönde yapılacak baskıya boyun eğemeyecekleri görüntüsünü çizerler. Akademisyenlik de bu bağlamda böyle yaklaşımı gerektirmektedir. Akademisyen önce dış baskıdan, sonra da iç baskıdan uzak olmalıdır. Dış baskı onun rahat çalışmasını, iç baskı da doğru netice almasını engeller. Bir akademisyene sağlanacak rahat iş ortamı kadar, fikrî çatışmalardan uzak, özgürce hareket edeceğiberrak bir zihin yapısı da çok önemlidir. Kapalı, kalıplaşmış bilgilerin ispatı için bilim yapılmaz. Akademisyen "bütün yanılgılardan arındırılmış bir ideoloji" peşinde koşma- malıdır. Araştırmacı insan, bir çalışmayı, objektif bir bakış, deney, gözlem, ölçüm metotları kullanarak tamamlamalı, yeni ve bağımsız bilgiye ulaşma çabası içine girmelidir. Böyleyece düşünceye pranga vuran ön yargılardan kurtularak düşünceyi kanatlandıran, sınırları zorlayan bir bakış açısı yakalamış olacaklardır. O zaman giydikleri cübbe bir anlam kazanmış olur. Suat Ungan / Kültür Penceresinden
Reklam
İsyanıma özel
Kaldırımdan geçiyordu ruhum. Bir çocuk oturmuş kaldırım kenarında. Dizlerini karnına çekmiş, yumruklarını yüzüne dayamış, dümdüz bakıyor karşı kaldırıma sessiz sessiz. Sordum; "-Neyin var çocuk? +Hiç bir şeyim yok." diye mırıldandı zor duyulacak bir sesle. Ama belli ki çok büyük bir acısı vardı. Bu acıya rağmen bu cevabı verecek ne
Susamam
Günler koşuşturmakla geçip giderken Neden var olduğunu unuttun Neden olduğun sorunlarınsa farkında değilsin Gülmek eğlenmek istiyorsun Sorunlara çözüm bulmak gibi bir derdin yok Hayat zaten çok zor O yüzden müzik seni eğlendirsin Gerçeklikten uzaklaştırsın istiyorsun Ama biz müziğin bir şeyler değiştirebileceğine inanıyoruz Bizimle gel Başlayalım
Toplumda her gun şiddet ve olaylar olmuş olup erkeklere etıket vurulsada ; nice karekterli adamlar vardır bı anneden daha şefkatlı .Sosyal ağ ve dış cevrede erkeklere ön yargı çle bakılsada bi çok edepli kadın kendı kız arkadas ortamının olsun o ortamın erkeklerinın kurbanı olmuştur.Bu yuzden dıl dın ırk cınsıyet inanc farketmeksının iyı insan ve kötü insan vardır benım nezdımde.
DOSTOYEVSKİ’DEN NE ÖĞRENDİM… - Suçlu doğduğumuzu. - En karanlık odamızda gizlendiğimizi. - Varlığımızın, en ağır cezamız olduğunu. - Kül, kil ve acıdan yaratıldığımızı.
Reklam
59 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.