Merhabalar,
Malum koronalı moronalı karantinalı kısa çalışma ödenekli işsiz güçsüz günlerimde açtığım ve sizlerin değerli destekleriyle her geçen gün büyüyen Youtube kanalımın bugün 17. günü.
1 Nisan tarihinden başlayarak iki ay boyunca neredeyse her gün bir kitap incelemesi bir de edebiyat sohbeti olarak devam ettiğim kanalıma Haziran ayı
Bu ülkede yaşamak yalnızca bugün değil, her zaman böyleydi.Ahlaksızlar, zenginler, sorgulamaktan nasibini hiç almamış kafasızlar bir kenara; biraz derdi olan,biraz arayışı olan, biraz soru soran, biraz yaşamını görebilen, bir şeyler yapmak isteyen insanlara bu ülke her zaman böyle bir cinnet hayatı dayatmıştır. Bu ülke zor ama seviyorum. Burada yaşadıklarımı başka bir yerde yaşayamayacağımı, yiyip içtiklerimi başka bir yerde yiyip içemeyeceğimi biliyorum. Makul da olsa, cennet de olsa başka bir ülkede yapamayacağımı ve yarım kalacağımı çok iyi biliyorum.
“Sana her zaman o kadar güvendim ve o kadar güveniyorum ki bu zorlukları, yüklendiği ağır yükün altından kalkarak yeneceğini inanıyorum. Romanını doğacak çocuğumu bekler gibi bekliyorum.”
Nazım Hikmet Ran
DİKKAT: İncelememde söz sanatları, ahenkli konuşmalar, vurucu cümleler, falanlar filanlardan ziyade, Kuyucaklı Yusuf’un asıl hikayesini,
“İnsan önce bakışlarından yaşlanıyor, alışacaksın. Alışacaksın yüzünün meydanlarda gevezeler tarafından hırpalanmasına…” (bülent ağabeyin yarım kalan son şiiri..*) hasretle